Bugun...



NİMRİ DEDE/DEDE/NİMRİ, İsmail Dehmen

Nimrî Dede'nin şiirlerinden bazıları bestelenmişdir. Arif Sağ'ın bestelediği şiiri şöyle başlar :İkilik kîrini içimden atıp Özde ben bir insan olmaya geldim

facebook-paylas
Güncelleme: 05-02-2025 09:47:58 Tarih: 04-02-2025 12:04

NİMRİ DEDE/DEDE/NİMRİ, İsmail Dehmen

NİMRİ DEDE/DEDE/NİMRİ, İsmail Dehmen

(d. 1909 / ö. 18.10.1986)

âşık, çiftçi, esnaf

(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)

Asıl adı İsmail Dehmen olan âşık, 1909 yılında Elazığ'ın Keban ilçesine bağlı Pınarlar (Nimrî) köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Abdulvahap Efendi, annesi ise Ayşe Hanım'dır. Anne ve babası altı ay ara ile ölünce kardeşleri ile birlikte bir süre amcazadeleri Hüseyin Efendi’nin yanında kalmış ve daha sonra 1925 yılında İstanbul’da Gümrük Müfettişi olan diğer amcazadesi Ahmet Bey’in yanına gitmiştir.

İstanbul’da Numune-i İrfan adlı okula devam etmiş ancak yaşı büyük olduğu için üç yıl sonra bu okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu arada Aksaray’da Vatan Caddesi'ndeki Bozkurt Han’da meyve satarak ve daha sonra da Kapalı Çarşı'da eski elbiseler alıp satarak geçimini sağlamaya çalışmıştır. İki evlilik yapan âşığın birinci eşi Nimrîli Elif Hanım, ikinci eşi ise Denizli köyünden Müyesser Hanım'dır. Elif Hanım, bilinmeyen bir sebeple kendisini Fırat nehrine atarak intihar etmiştir. İsmail Dehmen’in üçü erkek (Battal Gazi, Ali Naki, Ercihan) ve beşi kız (Kadriye, Fikriye, Şükran, Şenay, Suna) olmak üzere toplam sekiz çocuğu vardır.

İstanbul'da yaşadığı yıllarda, edebiyata, şiire, tasavvufa olan ilgisi ve şairlik yeteneği dolayısıyla Neyzen Tevfik, Mahzar Osman, Muzaffer Özok, Şemsettin Yeşil, Osman Cemal gibi şahsiyetlerle tanışmış ve onlarla arkadaşlık etmiştir. Özellikle yaradılışındaki derin duyuş ve coşkun ruh yapısı onu tasavvufa yönlendirmiştir. İstanbul’da bulunan birçok tekke, tarikat ve cem evine gitmiştir. “Çeşitli ekollere mensup tasavvuf erbabıyla tanışan İsmail Dehmen, onlardan özel dersler alır, sohbet toplantılarına katılır. 18 yaşından itibaren cura çalmaya başlar ve şiirler yazar.” İstanbul’da Şemsettin Yeşil’in teşvikiyle Arapça ve Farsça dersleri almış; Nakşi, Rufai, Kadiri ve Melami cemaatlerinde bulunmuş ve bu cemaatlerin ileri gelenleriyle sohbet etmiştir (Arslan ve Onarlı 2000: 35).

Âşığın soyu, kendi ifadesiyle “Horasan Türkmenlerine” dayanmaktadır. Horasan’dan Anadolu’ya gelen bir Türkmen ailesinin, Alevi inancına mensup bir çocuğudur. Âşığın asıl olarak Yesi’nin (Türkistan) Üç Kurgan yöresinden gelerek Elazığ, Malatya ve Tunceli yöresine yerleşen Şeyh Hasan Ocağı ve aşiretinin mensubu olduğu sanılmaktadır. Nitekim Nimrî Köyü, “13. yüzyılda Oğuzların Bayat boyunun oymaklarının kurduğu bir Türkmen köyüdür. Şeyh Hasan Onar’dan icazet alan Şeyh Nimrî, oymağıyla yöreye gelerek bir yerleşim yeri kurmuş ve bu yere kendi adını vermiştir. 13. yüzyılda Baskil’in Şeyh Hasan köyünden Arapkir’e değin Fırat havzasına hâkim olan Şeyh Hasan Onar, bölgeyi İslamlaştırarak kendi aşiretini yerleştirmiştir. Nimrî Köyü de böylesi bir iskân sonucu oluşmuştur” (Arslan ve Onarlı 2000: 37). Âşığın Şeyh Ahmet Verani’ye olan bağlılığı da bu ilgiyi açıkça göstermektedir. Dehmen vefatından üç gün önce hastaneye yatmış ve 18 Ekim 1986'da Elazığ'da vefat etmiştir.

Nimrî Dede, âşık edebiyatı içinde değerlendirilebilecek, tekke edebiyatı yönü ağır basan bir halk ozanıdır. Birkaç şiirini beyitle yazan Nimrî Dede, nazım birimi olarak, genellikle, halk edebiyatının klasik nazım birimi olan dörtlüğü kullanmıştır. Nazım biçimi ve türü olarak, âşık edebiyatı nazım biçimlerinden koşma, mani ve destan; âşık edebiyatı nazım türlerinden güzelleme, taşlama, koçaklama ve ağıt; tekke edebiyatı nazım türlerinden ise ilahi, nefes ve şathiyat-ı sofiyane gibi türlerde yazmayı tercih etmiştir.

Pınarlar köyünün eski adı Nimrî’dir ve bu köyde Alevi Türkmen vatandaşlar yaşamaktadır. İsmail Dehmen şiirlerinde, Arapkir’in Onar köyünden gelerek Nimrî köyünü kuran ve Oğuzların Bayat boyundan olan Şeyh Nimrî’nin de adını taşıyan (Arslan ve Onarlı 2000: 35) köyünün eski adı “Nimrî” ile Alevi inanç önderlerine verilen bir ad olan “Dede” sözcüklerini “Nimrî Dede” biçiminde birleştirerek mahlas olarak kullanmıştır. Şiirlerinde genellikle “Nimrî Dede” mahlasını kullanmakla birlikte zaman zaman sadece “Dede” ya da “Âşık Nimrî Dede” mahlaslarını kullandığı da görülmektedir.

Şiirlerinde sık sık bade/ mey içmekten söz etmiş, bir “pir” elinden tutmanın gerekliliğini dile getirmiştir. Ancak kendisinin “badeli âşık”lardan olup olmadığı ve tabii ki Hz. Ali ve Hacıbektaş Veli dışında, ayrıca bir pirinin/ şeyhinin olup olmadığı bilinmemektedir. Bu arada Celal Arslan ile İsmail Onarlı’nın makalesinde, âşığın bir gece rüyasında Şeyh Hasan Onar’ı gördüğü, İstanbul’dan Onar köyüne geldiği, türbeye bir kurban adadığı ve Şeyh Hasan Ocağı pirlerinden Mürşid Koca Dede’den nasip aldığı, İcazet ve el alan âşığın Şeyh Hasan ocağı dedelerinin önünde “kanberlik” yaptığı, “rehber” olduğu ve “mürebbi” olarak görev yaptığı belirtilmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 35).

Nimrî Dede, önemli bir vatansever, cumhuriyet yanlısı ve Atatürk hayranıdır. Kurtuluş Savaşı'nı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletini şiirlerinde coşkulu şekilde anlatmıştır. İnsanı varlığın özü kabul etmiş ve onu manevi boyutuyla yüceltmiştir. Birlikte ve beraberlik isteyen Nimrî Dede, ülkenin gelişmesi, toplumun sosyal sorunlarının çözümü ve refahı için çeşitli öneriler sunmayı ve halkı uyarmayı da ihmal etmemiştir. Bazı şiirlerinde vahdet-i vücut felsefesini, devir nazariyesini, hatta zaman zaman panteizmi hatırlatan söyleyişlerini görmek mümkündür.

Nimrî Dede’nin bestelenmiş şiirleri de vardır. Geniş kitlelerin severek dinlediği bu türkülerden biri, Abdullah Yüce tarafından bestelen "sılada sevdiğim bir gonca idi" mısraıyla başlayan şiiridir. Diğeri ise üzerinde bazı küçük değişiklikler yapılan ve Arif Sağ tarafından bestelenen “İnsan Olmaya Geldim” adlı eserdir. Bu şiirin Nimrî Dede tarafından yazılan özgün nakaratı, “Mevlana oldum da geldim” biçimindedir.

Cem Dergisinde yayımlanan “Nimrî Dede” adlı makalede, Arif Sağ için, “Şeyh Hasan Ocağı dedelerinin cemlerde otantik biçimde söyledikleri “Bugün bize pir geldi” , “Tevhid Düvazı”nı kaynak kişi olarak Nimrî Dede ve Hızır Dede’den aldığı halde adlarını belitmemiştir” denmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 37).

Çoğunlukla hece ölçüsünün 11'li kalıbını kullanmakla birlikte zaman zaman 7, 8 ve 11 duraklı hece kalıplarını kullandığı da görülmektedir. Nimrî Dede’nin şiirlerinde genellikle klasik halk edebiyatı nazım türlerindeki kafiye düzeni hâkimdir. İlk dörtlüğü "x a x a" veya "a a x a" düzeninde olan şiirleri olduğu gibi "a a a b", "c c c b" vb. kafiye sistemiyle yazılan şiirleri de vardır.

Nimrî Dede’nin şiiri her bakımdan eski ile yeninin bir terkibi gibidir. Konu ve muhteva bakımından, sosyal sorunlar, cehalet, aşk, kahramanlık, cumhuriyet, Atatürk, din, tasavvuf konularını işleyen Dede, İstanbul, Arapkir, Konya ve kendi köyü Pınarlar için de birer şiir yazmıştır. 1966 yılından itibaren çeşitli aralıklarla Konya’da yapılan Türkiye Âşıklar Bayramı'na katılmıştır. Cumhuriyetin 50. yılı dolayısıyla, 1973 yılında Konya’da düzenlenen “Sekizinci Geleneksel Türkiye Âşıklar Bayramında” şiir dalında Gufrani Ödülü'nü almıştır.

HAYÂTI

1909 - 1986

Nimrî Dede 1909 yılında Elazığ ilinin Keban ilçesine bağlı Nimri (Pınarlar) köyünde dünyâya gelmişdir. Nimri (Pınarlar) köyü, 13. Yüzyılda Oğuzların Bayat Boyunun Şeyh Hasan Aşiretinin bir oymağının kurduğu, bir Türkmen obasıdır. Köyün kurucu ailesi Nimriler, Arapgir-Onar Köyünden gelerek burayı yurt edinmişler. Nimriler Kabilesinin reisi, Şeyh Nimri, Pîri ve Aşîret Beyi Şeyh Hasan’dan icâzet alarak, sonradan kendi adını vereceği, bu metrûk Bizans köyüne yerleşmişdir.

"Nimrî" O'nun mahlası olup asıl ismi İsmail, soyadı ise Dehmen'dir. Yöresinde Şıh İsmail ve Hacı İsmail diye bilinir..."Nimri" kelimesi Farsça "ölümsüz" anlamına gelen "nemiri" kelimesinden gelir...

Nimrî Dede’nin anne (Ayşe Hanım) ve babası (Abdülvehhâb Efendi) O henüz 12 yaşında iken altı ay arayla vefat etmişler. Nimrî Dede, belli bir süre amcazâdesi Hüseyin Efendi’nin yanında kalmış. 1925 yılında İstanbul’da Gümrük Müfettişi olan diğer amcazâdesi Ahmet Bey’in yanına gitmiş. İstanbul’a gidişi Nimrî Dede’nin hayatında önemli bir dönüm noktası olmuş. İstanbul’da üç yıl Numûne-i İrfân adlı bir okula devam etmiş ancak yaşı büyük olduğu için üç yıl sonra bu okuldan ayrılmak zorunda kalmış...

Geçimini temin etmek için bir müddet Aksaray’da Bozkurt Han’da kavun, karpuz satan Nimrî Dede sonraları Kapalıçarşı'da eski elbise alım-satımına başlıyor. Nihâyet Kapalıçarşı'da bir elbise mağazası açıyor ve uzun zaman geçimini bu şekilde temin ediyor.

Güreşe de merâkı olan Nimrî Dede, bir ara Fatih Spor Kulübünün lisanslı güreşçisi de olur...

Edebiyata, sanata, şiire ve tasavvufa derin bir ilgi duyan Nimrî Dede İstanbul'da önemli bir çevre edinir ve Neyzen Tevfik, Mazhar Osman, Muzaffer Ozak, Şemseddin Yeşil, Osman Cemal gibi şahsiyetlerle tanışır ve bu zevâtın sohbet meclislerine devâm eder...Şemseddin Yeşil Efendi'nin teşvîkiyle Arapça ve Farsça dersleri alır...Nakşiyye, Kâdiriyye, Rıfâiyye, Mevleviyye gibi belli başlı birçok tarîkin mensubları ile görüşür, sohbet eder...

Nimrî Dede, 1950 senesinde hacca gider. Bu hac seyahatine bağlı olarak birçok ziyâretler yapar. Bir müddet Kerbelâ ve Necef'de kalır...İmam Mûsâ Kâzım Hazretlerini ziyâret eder, oradan da tâ Meşhed'e giderek İmam Ali Rızâ Hazretlerini ziyâret eder...Bu seyahat altı ay sürer...

1970 senesinden köyüne dönerek ziraatle uğraşan Nimrî Dede, Hakk'a yürüdüğü 1986 senesine kadar ara ara sevdiklerini ziyâret maksadıyla İstanbul'a gelir...

1986 senesinde rahatsızlanan Nimrî Dede, yolculuğa çıkacak bir insan gibi hazırlanır, köylülerle vedâlaşır, irtihal edeceği günü yakınlarına bildirir ve 18 Ekim 1986 tarihinde Hakk'a yürür...

SAZ VE ŞİİR

Nimrî Dede aynı zamanda saz (cura) da çalan bir şâirdir. Şiirlerini ekseriyetle dörtlük esâsına göre yazmışdır. Halk ve Âşık Edebiyatımızın temel nazım biçimlerinden koşma, mânî, destân, güzelleme, koçaklama ve ağıt, Tekke Edebiyatının nazım türlerinden ise ilâhi, nefes ve şathiyat gibi türlerde şiirler yazmıştır. Şiirlerinin büyük bir kısmı yukarıda kapak resmini gördüğünüz kitabın içinde yayınlanmışdır...

Nimrî Dede'nin şiirlerinden bazıları bestelenmişdir. Arif Sağ'ın bestelediği şiiri şöyle başlar :

İkilik kîrini içimden atıp

Özde ben bir insan olmaya geldim

Taht kuralı âriflerin gönlüne

Sözde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Abdullah Yüce’nin besteleyip söylediği şiirinil ilk dörtlüğü şöyle :

Sılada sevdiğim bir gonca idi

Daha koklamadan soldu dediler

Ben aşkımı ona söylememiştim

Duyunca gözleri doldu dediler

Nimrî Dede, 1973 yılında Konya’da yapılan âşıklar şölenine katılır ve şiir dalında Gufrânî Ödülünü alır.

Nimrî Dede'nin el yazısı ile bir nutku

Nimrî Dede'nin ârifâne nutuklarından ikisini de teberrüken buraya dercedelim...

Beni zâtınla mest eyle içki şarâb istemem

Her taraf mihrâbım olsun belli mihrâb istemem

Hiçbir renge mahkûm etme beytin olan kalbimi

Varlığınla varlıklanan kalbde azâb istemem

Her dem âşikâr olmalı varlığın ile aşkın

Gaflet ehlini aldatan sahrâ serâp istemem

Dünyâyı ukbâyı atıp zâtına mübtelâ kıl

Hesâbım burada görülsün orda hesâb istemem

Ateşden gömlek giydirdin nice yıllar eğnime

Bundan geri nûrdan gayri başka esvâp istemem

Eşyâ görünen Hak imiş bunu bilmez binde bir

Bu sırrı açan bilginden başka kitâb istemem

Cennet cehennem herkesin sıfâtında gizlidir

Nimrî Dede'ne i'tirâz tek bir cevâb istemem

Zühd ü riyâ ile olan ibâdet

Hatâdır Hazret-i Settâr'a karşı

Böyle namâz ile olamaz ümmet

Hiç kimse Ahmed-i Muhtâr'a karşı

Tarîkatsız mü'min olamaz kişi

Nûr-i nübüvvetle dolamaz kişi

Hakk'ı Peygamber'i bulamaz kişi

Yatıp kalkma ile duvara karşı

Çekilmiş gözlere bir siyah perde

Yok dersen Allah gökde hem yerde

Gel ki gösterelim gör Hak nerde

Secde eyleyesin dîdâra karşı

MA'NEVÎ HAYATI

Nimrî Dede'nin Alevî-Bektâşî geleneğine bağlı olduğunu biliyoruz ancak bazı ifâdelerinden anlaşılıyor ki O, Somuncu Baba’nın feyzinden de istifâde etmiş ve onu mürşid kabûl etmişdir...İstanbul'da kaldığı yıllarda birçok tarîkat erbâbı ile de görüştüğünü ve onlardan istifâde ettiğini de biliyoruz...

Onunla 1986 yılında uzun uzun mülâkat yapan İsmail Onarlı, kayınpederi Arap Hasan'ın Nimrî Dede üzerinde büyük tesiri olduğunu ifâde ediyor...Bu zât 1800’lü yıllarda, Arabistan’dan gelerek Denizli Köyü’ne yerleşmiş bir zencî imiş. Hem medrese eğitimi görmüş ve hem de ehl-i tasavvuf, ârif bir zât imiş. Bu zat 1978 senesinde 130 yaşında Hakk'a yürümüş. Nimrî Dede’nin yetişmesinde büyük emeği ve rolü varmış...

Nimrî Dede hakkında yazılan bir makâlede, İstanbul'da kaldığı dönemde bir gece rüyâsında Şeyh Hasan Onar'ı gördüğü, İstanbul'dan Onar köyüne gelerek Şeyh Hasan'ın türbesini ziyâret ettiği ve ocağın pîrlerinden Mürşid Koca Dede'den el aldığı belirtiliyor...

Bir Alevî-Türkmen köyünde yetişen bu kıymetli insân, şerîata son derece bağlı, farzlarla iktifâ etmeyip, geceleri teheccüde kalkan, seher vaktini zikrullah ile geçiren, Ramazan hâricinde de sık sık oruç tutan, Ehl-i Beyt âşığı, ârif bir zât-ı muhterem idi...Aşağıdaki nutku kendi serencâmının bir özeti gibidir...

İkilik kîrini içimden atıp

Özde ben bir insan olmaya geldim

Taht kuralı âriflerin gönlüne

Sözde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Meğerse aşk imiş cânın mayası

Ona mihrâb olmuş kaşın arası

Hakk'ın işlediği kudret boyası

Yüzde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Bütün mürşidlerin ta'rîf ettiği

Sâdıkların menziline yettiği

Enbiyânın evliyânın gittiği

İzde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Ben de bir zamanlar baktım bakıldım

Nice yıllar bir kemende takıldım

O aşk-ı mecâzla yandım yakıldım

Közde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Süregeldim aşk meyini içerek

Her bir akı karasından seçerek

Varlık dağlarını delip geçerek

Düzde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Gör ki Nimrî Dede şimdi neyleyi

Gerçek aşkı her gönüle söyleyi

Her türlü safâya vedâ eyleyi

Sazda ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydâna koymaya geldim

Hattat Mahmud Öncü'nün kaleminden Nimrî Dede'nin beyti

MUZAFFER EFENDİ VE NİMRÎ DEDE

Nimrî Dede, Muzaffer Efendi Hazretlerini çok sever ve sık sık onu ziyâret ederdi. Efendi Hazretleri de O'nu pek sever ve her gelişinde ayağa kalkarak karşılar ve salavâtla kucaklaşırlardı...Nimrî Dede, Efendi Hazretlerine olan hayranlığını aşağıdaki beyt ile ebedîleştirmişdi :

Aşkî'ye gel her derdine devâdır

Aşkın yoksa Lokman gelse hevâdır...

Allah her ikisinin de sırlarını takdîs eylesin...

Kaddesallâhu esrârahumâ ve nefe'anallahu bi şefâ'atihimâ...

Kaynakça

Arslan, Celal, İsmail Onarlı (2000). "Nimri Dede". Cem Dergisi. 106: 35.

Buran, Ahmet (2006). Nimri Dede (Hayatı, Şiirleri). Elazığ: Manas Yay.

Dilçin, Cem (1995). Türk Şiir Bilgisi. Ankara: TDK Yay.

Nimri Dede (yty). Dikensiz Bahçem. (Latin harfli, basılmamış şiir defteri).

Özmen, İsmail (1988). Alevi Bektaşi Şiirleri Antolojisi-5. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

 

Derleyen, Araştırmacı Yazar - Mehmet Özgür Ersan




Editör: Keban Gazetesi / Keban Haber / Keban Haberleri

Bu haber 838 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNCEL Haberleri

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
4774 Okunma
3920 Okunma
3712 Okunma
1894 Okunma
1379 Okunma
1198 Okunma
1190 Okunma
1065 Okunma
890 Okunma
852 Okunma
839 Okunma
834 Okunma
771 Okunma
666 Okunma
664 Okunma
648 Okunma
647 Okunma
587 Okunma
560 Okunma
551 Okunma
527 Okunma
501 Okunma
428 Okunma
402 Okunma
5904 Okunma
5459 Okunma
5234 Okunma
5150 Okunma
5123 Okunma
4993 Okunma
4948 Okunma
4948 Okunma
4895 Okunma
4824 Okunma
4774 Okunma
4547 Okunma
4535 Okunma
4493 Okunma
4128 Okunma
4030 Okunma
3920 Okunma
3712 Okunma
3421 Okunma
3376 Okunma
2205 Okunma
2158 Okunma
2100 Okunma
2045 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI YUKARI