İdarecilik çok farklı bir iştir, ne anlatılarak ne okunarak öğrenilir, yaşanarak öğrenilmesi mümkün olur. Bu bağlamda idareciliğin kitabı yoktur, onun kitabı birey kendisi olacaktır. Eğer bu yönden bir yeteneği yoksa idarecinin başarılı olması mümkün değildir.
Lise idareciliğim sırasında pedagojik yetkinliğimi kullanarak bir öğretmenin öldürülmesi bir öğrencinin de katil olup hapishanelerde çürümesini engellediğim için büyük bir sevinç yaşadım. Yaşanan böyle bir olayı anlatmak eğitimcilere "ders" niteliği olması açısından son derece önemli görüyorum.
Olayın aslı ve gelişmesi şöyle gerçekleşti: Lise öğrencisi bir genç Maden kazasından gelip merkezde bir yurtta barınıyordu. Barınma ve beslenme şartları ne kadar uygun tartışmalıydı, keza ders çalışma ortamı da o kadar elverişli değildi ki başarılı da olamıyordu, şartları zorlayarak okula devam eden bir gençti, okuldaki başarısız durumu bir şekilde baş muavinliğe intikal etmişti.
Sonuçta bu şartlardaki bir genç yeterince başarılı olamazdı, başarısız olduğu temel dersler kadar müzik öğretmeni ile girdiği tartışmada öğretmene küfürlü hakaretten disiplin kuruluna verilmişti ve kurul kararıyla mecburi tasdikname ile okuldan uzaklaştırılmıştı. Özellikle tart edilmenin sebepleri başında müzik dersi ve öğretmenin rolü olduğunu düşünüyordu öğrenci çünkü müzik öğretmeninin disiplin kuruluna yaptığı şikâyetiyle okuldan tartı-uzaklaştırılması gerçekleşmişti. Bu aşamaya kadar yasal ve yönetsel işlemler doğru ve tamamdı. Öğrenci yeni bir okulda eğitimine devam edecekti, normal süreç böyle olması gerekirdi.
***
Bir haziran günüydü, lisenin ikinci katındaki idare bölümünde, herkes derste iken bir gencinin kabadayıca sayılacak davranış ve tavırlarla koridorda dolaştığını gördüm.
Duruşu, bakışı, giyinişi pek ürkütücüydü!..
Okulun baş muavini olarak bendeniz bu delikanlıyı görür görmez tanıdım, bir hafta kadar önce mecburi tasdikname ile okuldan uzaklaştırılan Maden kazasından, Etibank Öğrenci Yurdu'nda kalan "Murat" adlı genç idi.
Delikanlıya seslendim:
"...Murat, sen ne arıyorsun burada? Mecburi tasdikname ile okuldan uzaklaştırıldın. Neden yeni okulunda değilsin?"
Bu uyarıya verdiği cevap son derece ürkütücüydü:
"...Sarı İsmail'i öldürmeye geldim. O benim hayatımı söndürdü, ben de onun hayatını söndüreceğim!"
Bu ifade, bir öğrencinin bir öğretmene ya da bir idareciye göstereceği tepkinin ötesinde bir duygunun verdiği bir ruh haliydi. Böyle bir tepkiye idareci olarak benim nasıl bir tavır koymam gerektiğini kişiye göre değişebilir fakat benim böyle bir olay karşısında daha sakin ama daha şefkatli olmam gerektiğini düşündüm, aldığım pedagojik eğitim de öyle gerektiriyordu.
Bu ifade sahibinin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu, işin vahametini anladım ve baş muavin olarak gencin önüne geçip psikolojik normlarını ve bilgilerimi kullanarak sakinleştirmeye çalıştım. İkna ederek odama alıp konuşmak ve konuşturmak için ön denemeler yaptım.
Odamda bir sandalyeye oturan, "katil" olmaya gelmiş genci önce derin bir süzme ile onun içinde bulunduğu haletiruhiyeyi anlamaya çalıştım. Uygulanacak eğiticilik yöntemi bellidir; nasihat, suçlama, tehdit, korkutma bir çare değildi. Önce onu konuşturmalıydım, içini dökerek deşarj olmalıydı. Onun önemli bir değer olduğunu ona hissettirmeliydim. Daha sonra ona söyleyeceklerime sıra gelecekti. Yanlışından vazgeçmesi için çok yönlü örneklerle hayatın nelere gebe olduğunu anlatmaya çalışmam gerekiyordu, suç işlemekten vazgeçmesi için çok önemli mesajlar vermeliydim.
En doğru yöntem, Murat'ın konuşmasıydı, konuşturulmalı ve içindekileri ortaya dökmeliydi.
"..Anlat bakalım Murat, kimi ne için öldürecektin? Disiplin kurulu başkanı olarak seni okuldan uzaklaştıran benim, beni de öldürecek misin?"
"..Öğretmenim benim hayatım söndü, okuldan atıldım, ailem beni eve bile almıyor, sokaktayım. Okuldan atılmama sebep olan müzik öğretmeni İsmail Sarı'yı öldürmeye geldim, sizi değil. İşte silahım da budur" deyip ucu son derece sivri ve ağzı keskin koca bir yarım makası gömlek koluna gizlenmiş halde çıkarınca şaşırdım.
Yaka paça açık bu delikanlı uzun kollu gömleğinin katlanmış kolunun içine yerleştirmişti kesici ve delici büyükçe bir metal suç işleme aletini. Bu, terzilerin büyük makaslarından bir parçaydı!
"..Nereden buldun, nasıl düşünürsün böyle bir hatayı? Okuldan tasdikname aldın diye hayatının sonu gelmedi ki, başka lisede devam edersin tahsiline. Neden bu makas parçası?"
"..Tabanca aradım evde bulamadım, param da yoktu ki alayım. Makas parçası, babam terzi dükkânında kalfa olarak çalışıyor, makası eve getirmiş kesim yapmak için, onu buldum ikiye ayırdım tek parçası bir kasatura, ya da asker süngüsü gibi kullanılacağımı düşünerek alıp gizledim gömlek koluma!.."
İçinde bulunduğu psikolojik durumun nedenleri üzerinde geniş bir konuşma yapmaya başladım. Genç yaşında katil olmanın ne demek olduğunu, öldürmeyi düşündüğü öğretmenin de bir baba, aile reisi, iki çocuğunun olduğunu, düşünmesi halinde genç vicdanı olarak buna razı olup olmayacağını, kendisinin en az 24 yıl ceza alacağını ve kendisine büyük bir haksızlık yaptığını detaylarıyla anlattım.
Bir eğitimci olarak kendisine yardımcı olacağımı, ailesiyle görüşeceğimi ve tasdikname ile başka bir lisede okuması için ilgili okul müdürü ile görüşeceğimi söyleyerek içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için öğretmen ve idareci sıfatımın ötesinde eğitimci kimliğimle bir gencin hayatını dolaylı olarak da bir öğretmenin hayatını kurtarmaya çalıştım.
Nitekim bu konuşmalardan ve hayatın içinden daha başka örnekler vererek Murat'ı planladığı eyleminden vazgeçirmeyi başardım. İçindeki sıkıntılarını atmasını sağladığından, Murat son derece pişman ve perişandı, hüngür hüngür ağlayarak nasıl bir yanlıştan kurtulduğunun farkına vardı.
İki saatlik psikolojik telkinden sonra öğrenci Murat, elimi öperek okuldan ayrıldı. Ertesi hafta yeni bir lisede tasdikname ile kaydını yaparak ve hayata yeniden başlayarak yoluna devam etti.
Yıllar sonra Murat'ın mühendislikte okuduğunu, İsmail öğretmenin de bir konservatuarda öğretim görevlisi olduğunu öğrendiğim zaman çok mutlu oldum.
Keban Gazetesi - https://keban.com.tr/