Bugun...


EĞİTİMCİ - YAZAR : PROF.DR. RAMAZAN DEMİR

facebook-paylas
Essah Öğretmen Olmak
Tarih: 01-09-2024 11:04:00 Güncelleme: 01-09-2024 11:04:00


Essah Öğretmen Olmak

İster zincirleme ardışık dizilen Toroslar ister başı dumanlı beyaz sarıklı Kaçkarlar ister Doğu Anadolu’nun sarp coğrafyasının her hangi bir yerinde; tepesinde, yaylasında, ovasında olsun; ister yolu, suyu, ışığı olmayan her hangi bir köyünde olsun oralarda hep takım elbise giydim, hem de ütülü… Hep kravat taktım, her gün tıraş oldum. Günün kıl suratlıları gibi hiç resmim olmadı, yakam, paçam açık olmadı, sınıfa terlikle, sandaletle, sakallı girmedim. Görev aldığım her köy okulunda gömlek yakamın düzgün olması için her hafta kolaladım, pantolonum ütülü olsun diye kömür ütüsünü eksik etmedim yanımda. Hep sinek kayma traşlı, ütülü takım elbiseyle gezdim, derse girdim.

Pazar günleri bile kravatım boynumdan hiç eksik olmazdı. İskarpinlerimi her hafta sonu kendim boyayıp cilalardım, tatil olunca onlara kurumaması için badem yağı sürüp kalıba koydum ki gelecek öğretim yılına hazır olsun diye.

***

Bir dağ köyünde tek başıma ışık oluyordum yüz yıllarca ihmal edilmiş, unutulmuş fukara halkıma. Tek öğretmen olarak her şeye yetişmeye çalışıyordum; köylüye kooperatifin ne olduğunu anlatmak mı, tarımın verimliği için ilaçlama ve gübrelemeyi mi, taze fidanlara yeni aşıyı mı öğretmek gerekiyorsa öğrettim. Tek başımaydım, örnek olan, rol model olan bir genç öğretmendim. Halk bilgi ışığına susamıştı, yeniliğe, bilgiye hasretti. Önder olacaktım, olmalıydım, her güçlüğün aşılmasında önder olmalıydım… Cumhuriyet öğretmeniydim; beni ne denetleyen müfettiş ne kaymakam ne vali ne de Hıdıroğlu müdür vardı… Kendim, kendimin müfettişiydim, kendimi denetliyordum. Önce kılık kıyafetimi denetlerdim; pantolonum arka cebimde eksik olamayan kemikten tarağım ve ceketimin iç cebinde taşıdığım yuvarlak küçük aynam saçlarımın düzgün olması için kontrol araçlarıydı. Kendime yakışan ne ise onu giymeli ve görüntü vermeliydim çünkü önce kendime karşı sorumluydum. Sonra sıra ile beni kendilerine “idol” seçen, öyle gören bozkırın pırlantaları olan çocuklarıma, sonra beni medeniyetin ışığı olarak gören köylüye karşı sorumluydum. Çünkü rol modeldim, herkese örnek olacaktım. Giyimime, konuşmama, hal ve hareketlerime hayranlıkla bakan, imrenen insanları hayal kırıklığına uğratmamalıydım çünkü Cumhuriyet öğretmeniydim.

***

O insanlara saygı göstermeliydim ki onlar da bana göstersin. “Ne ekersen onu biçersin.” ''At yemini kendi artırır.'' Bu kalıp ifadeler çok şeyi anlatıyordu. Ben ne kadar saygı ve sevgi gösterirsem o kadar karşılığını alacağımı biliyordum.

Uygarlık ışığına hasret kalmış bu insanlar bana; “Muallim bek” ya da “Öğretmen bey” ya da ''Hoca efendi'' diye hitap etmeleri onların beni nasıl bir varlık gördüklerinin ifadesiydi. Öğrenciler beni gördüklerinde 10 m öteden hazır ol vaziyete geçip selama durup bir isteğimin olup olmadığını soranlar kadar ürküp saklananlar da oluyordu.

***

Köylü vatandaşlar saygılıydılar, harman yerinde toplananlara selam verdiğimde, cuma günleri köy camisinde cemaatle birlikte cuma namazına gittiğimde herkes saygıyla, sevgiyle yarışırdı; yaşımın iki üç misli yaş almış insanların samimi saygılı davranışlarını hep gördüm. Köy evine girdiğimde herkes ayağa kalkar özellikle kendi yerine oturmamı isteyenler çok olurdu. Onlar için öğretmen en büyük değerdi ona saygı gösterilir çünkü o çocuklarını okutup adam edecekti, o devletin köydeki temsilcisiydi, devletine saygı demekti öğretmene saygı...

Köylü haneler yemeğe davet ederlerdi, herkesin evine gitmek uygun olmazdı ama misafir olduğum ailede oturulan odada en başköşede oturmam için mutlaka ısrarcı olurdu hane sahibi.

***

Ben öğretmen, on sekiz yaşımdaki Cumhuriyet öğretmeni Oğulcan, köyün gençlerine kız istemeye bile gittiğim olurdu. Özellikle kızı vermeyen babayı ikna etmek için öğretmenin nüfuzundan yararlanmak isteyen köylünün böyle isteğini geri çevirmek olmazdı. Ben öğretmenim, bana sonsuz güven vardı çünkü onların güvenini sarsan hiç hal ve hareketim olmadı. Kız babasına münasip bir dille konu anlattığımda öğretmene olan saygı ve güvenden dolayı; “..ricanız başımla gözüm üstüne, mademki siz uygun görürsünüz, varsın olsun, hayırlı olsun derim” deyip oğlan tarafın sevincine şahit olduğum zamanlar, beni bambaşka bir duygu sarardı; onurlu mesleğimin ne denli itibarlı olduğuna, öğretmenin ne denli değerli bir rol model olduğuna şahit olduğum için mutlu oluyordum. Bu duygusallık tüm bedenimi sarardı. Ne güzel böyle essah (gerçek) bir öğretmen olduğum için, kendimle iftihar ediyor, mesleğimle gurur duyuyordum.

 



Bu yazı 952 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
4642 Okunma
4344 Okunma
3891 Okunma
3751 Okunma
3382 Okunma
1493 Okunma
1186 Okunma
967 Okunma
967 Okunma
867 Okunma
823 Okunma
774 Okunma
755 Okunma
689 Okunma
664 Okunma
653 Okunma
650 Okunma
631 Okunma
612 Okunma
566 Okunma
511 Okunma
510 Okunma
480 Okunma
474 Okunma
5918 Okunma
5470 Okunma
5354 Okunma
5277 Okunma
4925 Okunma
4673 Okunma
4642 Okunma
4347 Okunma
4344 Okunma
4272 Okunma
3891 Okunma
3854 Okunma
3785 Okunma
3751 Okunma
3486 Okunma
3382 Okunma
3356 Okunma
3109 Okunma
2873 Okunma
2662 Okunma
1985 Okunma
1851 Okunma
1815 Okunma
1759 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI