NASIL BİR DÜNYADA YAŞAR OLDUK
Nasıl bir dünyada yaşar olduk. Dünyanın ve zamanın bir suçu olmadığına göre, zaman ve dünya aynı devran olduğuna göre nasıl bir insanlıkla karşı karşıya kaldık. Dün inandığımız tüm değerleri aşındıran bir insanlıkla karşı karşıya kaldık. Yaşamımızda yer alan tüm değerler neden değersiz oldu. Dün öğrendiğimiz ve uğruna yaşamımızı feda ettiğimiz değerler tek tek yok sayıldı ve sayılmaya devam ediyor. Bu uğurda nice insanımızı yetirdik.
Dün önemsediğimiz ve değer verdiğimiz insanlar ne duruma düştüğünü bir bir görünce kahrolmamak elde değildir. Bir toplum bu derece aciz duruma düşebilir mi? Maalesef düşmüş oldu.
Dün önemsediğimiz insanların, ne kadar basit ve küçük insanlar olduğunu gördükçe kahrolmamak elde değildir. Bir toplumda insanlar bu derece dünyalık duruma düşmesi normal durum mudur? Her şeyi oyuncak durumuna getirmiş olmamız normal bir durum olabilir mi? Sevdiklerimizden bu derece bir anda vaaz geçmiş olmamız normal bir durum olabilir mi? Bize bu yaşamı oyuncak haline getiren insanlara bakınca söyleyecek söz bulamıyoruz.
Toplumu ilkesiz, amaçsız ver hedefsiz hale getirmek için hep birlikte mesai harcıyoruz. Birbirimizden farkımız kalmadı. Hep birlilikte ilkesiz insan olmak için âdete birbirimizle yarışır duruma geldik. Birbirimize gerçek yüzümüzü göstermemek için cin ruhlu olarak bu günlere geldik. Ne zaman ki yanılanlarla yanıltanlar eşitlendi ve aynı noktada buluştu o zaman deniz bitti. Çoğumuz denizin bittiğinin farkında bile değildir. Cin fikirleriyle toplumu yönlendireceğine inanmaya devam ediyor. Demek ki bu tip insanlar dünde aynı karakter ve davranış içinde imiş.
Bu insanların, gerçek yüzü bu imiş de biz mi gerçeği göremedik? Yoksa yaşamımızda biz bazı şeyleri çok mu büyüttük? Demek ki gerçek yerleri bu imiş de biz gerçekleri görmekte geç kaldık. Galiba bizim kuşak yaşamın gerçeklerini çok farklı yaşadı ve uğruna çok şeyler feda etmiş oldu. Dün yaşamak uğruna vermiş olduğumuz birçok ilke ve hedefler yerle bir oldu. Bu uğruna mücadele verdiğimiz ilke ve amaçlar çok değersiz olacağını bilseydik ölümüne mücadele verir miydik?
Uğruna ölümüne mücadele verdiğimiz ilke ve amaçlar bize göre doğru olduğuna inandığımız halde bizim mahallenin insanları bu derece amaçsız ve ilkesiz insanlar olması neyim göstergesidir? Bu neslin ilkeli ve hedefe odaklı olarak yetişmesi ve inandığı değerleri gerçekleştirmesi için uğruna az emek vermedik.
Bu ilke ve hedefler doğrultusunda nice insanımızı yok sebeplerle kaybetmenin bedelini kimler nasıl ödeyecektir? Bizim mahallenin insanlarının bu derece amaçsız, hedefsiz ve ilkesiz hale gelmesinde bizlerin ne kadar payı vardır? Toplumlar için en büyük tehlike amaçsız, hedefsiz ve ilkesiz duruma düşmek değil midir? Dünle bugünü karşılaştırdığımızda nereden nereye geldiğimizi ve kendimizden utanır duruma düştüğümüzün göstergesidir. En büyük endişe ve korku daha ilkesiz, amaçsız ve hedefsiz insan olma durumunu yaşar mıyız? Bu insanı düşündürüyor.
Dün doğru olarak bildiklerimizin etrafında tek vücut haline geldiğiniz tüm amaç, hedef ve ilkeler yerle bir oldu. Bizim mahallemizin yaşam tarzı tanınmaz hale geldi.
Mahallemizin yaşam tarzı kısa sürede bu değişikliğe uğramış olması bizi rahatsız etmemiş olması neyin göstergesi olabilir. Dün inandıklarımız doğru değil idiyse neden yaşamımız boyunca ölümüne uğruna mücadele verdik? Şayet doğru ilke, amaç ve hedefler idiyse neden bu gün o yol ve yöntemi terk ettik. Bu cümlelerimi okuyanlar bana kızabilir.
Değişim ve yenilik düşmanı olduğumu söyleyebilirler.
Bu yaşadığımız değişim ve yenilik değildir. Bu yaşadığımız geçmişimizi inkâr etmektir. Geçmişimizden vaaz geçmektir. Aynı mahallenin insanları olarak , aynı ilke, hedef ve maçalar doğrultusunda yetiştiğimiz bir nesil olarak doğrularımızı yok saymamız ve o doğrulardan vaaz geçmenin bir değişim ve yenilik hareketi olduğunu söylemek bir gafletin hatta ihanetin göstergesi değil midir?
Geçmişini inkâr edercesine değişmek bizi nereye taşıyacağını hesaplamış değiliz.
Bu kuşağın insanları olarak tarih öncesi ve tarih sonrası gibi hedef, amaç ve ilkesizlik durumu yaşamak acınacak duruma gelmiş değil miyiz? Bir toplum düşününki o toplumu ayakta tutacak hiçbir değeri bırakılmamışsa bunu nasıl izah edersiniz?
Mazisinden ders almayan toplum haline gelmek neyin göstergesi ola bir? Dünkü kavgalarımızı bu güne taşımak hedefimiz ve amacımız olamaz.
Fakat bizi tamamen hedefsiz, amaçsız ve ilkesiz kılacak tuzaklardan uzak durmamız gerekmez mi? Dün bazı konuları sorgulama gücümüz vardı. O sorgulama gücümüzü nasıl yitirerek bu günler geldik bunu bile sorgulamayı unuttuk. Sorgulamak suçlu durum olması acınacak durum değil mi?
Sorgulamayan insan ne hale gelir bunu bile düşünme irademiz kalmadı. Bizim mahalle böyle değildi. Doğru ile yanlış olanı sorgulayan mahalle idi.
Yüce yaratan düşünmez misiniz? Algılamaz mısınız? Diye mutlak manada bize anda mesajlarını verdiği ve sorgulamanın ve düşünmenin kutsal ve vaaz geçilmez olduğunu bize söylüyor.
Biz ise tam tersini yapmaya devam ediyoruz. Bu da yetmemiş gibi düşünen ve sorgulayanları yok sayıyoruz. Yok, saymaktan kalmıyor yargılıyor ve mahallemizin dışına itiyoruz ve itmeye devam ediyoruz.
Sonuçta hepimiz birbirimize benzedik. Yüce yaratan bizi farklı farklı yarattığı halde biz birbirimizin aynısı olmaya devam ediyoruz.
Biri birimizden farkımız kalmadı. Bu konuda söylenecek çok şey vardır. Bu gök kubbenin altında bu konuda söylenmedik söz kalmadı. Allah sonumuz hayrı etsin demek bir şeyi ifade etmiyor.
Biz ne isek o oluyoruz. Biz nasılsak öyle oluyoruz. Davranışımız ne ise onu ister durumda olduğumuza göre yüce yaratandan farklı bir yaşam tarzı istemek ne kadar doğru olur diye onu bile düşünecek durumda değiliz.
Duygularımı başlıksız bir yazı olarak yazmaya çalıştım. Takipçilerimle ve dostlarımla birlikte bu yazıya yeni bir başlık koymayı istedim.
Hep birlikte uyanık bir toplum olmak için bireysel anlamda ne yapmamız gerekiyor.
Buna bakmak ve düştüğümüz noktada yeni baştan uyanmak mümkün mü? Ona bakmak için dost meclisinde bu konuyu tartışmak kendimiz için toplumumuz için hedef, amaç ve ilke koymak için zamanımız vardır diye düşünüyorum.
Bunun olması için düşünen, sorgulayan, tartışan, gerçekleri kabul eden insan olmak için yeni baştan dirilmek geleceğimiz için önemlidir diye düşünüyorum. 18.07.2025 KUANTUM DÜŞÜNCE MERKEZİ SANAL OKULU / KUAMTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ EĞİTİMCİSİ – MEHMET YILMAZ