
EĞİTİMCİ - YAZAR : MİDRAN YOKUŞ
KEBAN KÖYLERİ : (28) NİMRİ-3
Tarih: 17-05-2025 14:35:00
Güncelleme: 17-05-2025 14:35:00
KEBAN KÖYLERİ : (28) NİMRİ-3
Dr. Kenan Öztürk,
Tarihçi
Paris, Ocak 2025
www.nimrikulluklari.com
Ağbaba dağ kültü
Nimri’nin bir başka önemli inanç merkezi Ağbaba dağıdır. Ağbaba İslam öncesi dönemden gelen ve Gök Tanrı inanışının bir öğesi olan dağ kültü geleneğinin sürdürüldüğü ziyaret yeridir. Ağbaba dışında, Dalardıç ve Abbasdede isimli iki ziyaret yeri daha bulunmaktadır. İnanışa bağlı olarak tüm köylünün toplu olarak katıldığı tören Ağbaba’da yapılır. Diğer iki yerdüzlük alandadır ve genellikle kişisel dilek ve adak yerleridir. Ağbaba’nın kutsallığı ve rolü önemsenir. İyi haber uman, başı sıkışan, sorun yaşayan, şifa isteyen insanlar, çareyi Ağaba’dan bekler, ona adak yapar dilekte bulunur. Önemli bir haksızlığa uğrayan kişi dağın tepesine çıkar, şikayetini ona iletir, gerçekleri Ağbaba bildiğinden, hak ve adaleti sağlaması ondan istenir. Kuraklık olduğunda Ağbaba’nın zirvesine gidilir ve yağmur yağması için yakarılırdı.
Nimri halkı geçmişi yüzyıllar gerisine giden, dağ kültü olarak tüm Anadolu ve Sibirya toplumlarının yaşamında varlığını devam ettirmiş inanç geleneğini, Ağbaba’da her yıl yaptıkları bir törenle günümüzde de sürdürüyor. Kırk yıl öncesine kadar yapılan ritüeller, kültür ve inanışa dair önemli bilgiler içeriyor. Bu açısından, Ağbaba toplu töreni ile ilgili elde ettiğimiz veriler üzerinde durmakta yarar görüyorum.
Nimri halkının henüz şehirleşmeye geçmediği, birlikte yaşadığı dönemde, her sene kış mevsiminden çıkışta, baharın gelişiyle birlikte tüm köylülerin katıldığı bir Ağbaba inanç ritüeli düzenlenirdi. Ailelerin kolektif katkısıyla tören için gerekli yiyecek malzemeleri toplanır ve kurbanlık koçlar temin edilirdi. Tören Büyük Ocak’ta yapılan dua ile başlardı. Nimri’nin eteğinde bulunduğu Ağbaba dağına, Gögeluşağı ve Karşıbaşı mevkilerinden, iki ayrı kol halinde yürüyerek çıkılırdı. Zirveye varıldığında, iki ayrı yolun bitiminde, şekli minyatür bir dağı andıran birer kulluk bulunuyordu. Ağbaba’ya ulaşan insanlar, ismine çağılda denilen, taş yığını kulluk üzerine çevreden bir taş alıp koyar ve dilek tutardı. Ağbaba’da inanışın ilk hareketi böyle başlardı.
Kulluk, Meşe ağaçları, pelit, cüvher ve toplu ibadet
Kulluk bulunduğu yerin kutsallığını belirten ve dağ üzerinde ibadet yapılması gereken yeri gösteren, taşların üst üste bırakılmasıyla oluşmuş bir yapıttır. Ziyarete gelen her kişi bir taş koyduğundan, varlığını zaman içinde hep sürdürüyordu. Kulluk törende daha sonra topluca gerçekleşecek ibadetin yerini gösteren bir işaret işlevi görüyordu ve tek başına bir kutsallığı yoktu. Kutsal olan doğrudan yerin kendisiydir, yani dağdır ve dağın bir sahibi, bir ruhu vardır. Tüm dilekler ve adaklar dağın sahibine yapılıyordu. Köy ile Fırat nehri arasındaki dağlık bölgede kullukları her zaman birçok yerde görmek mümkündü. İnsanlar onun yanından geçerken, yapıtın yanında durur, üzerine çevresinden bir taş alıp bırakırlardı.
Gök tanrı inanışı olan bu ritüel günümüzde Moğolistan ve Sibirya’da ki Türk toplumlarında aynı biçimiyle devam etmektedir.
Kulluklara bırakılan taşlardan sonra Ağbaba’nın ulu meşe ağaçları üç kez öpülür ve dua edilirdi. Ağaç diplerindeki cüvher denilen kırmızı topraktan biraz ağıza alınır ve onun kişiyi koruyacağına inanılırdı. Dağın sahibine-ruhuna armağan olarak, kutsal sayılan meşe ağaçlarına bez bağlanır, dilekte bulunulurdu. Cüvher ve meşe pelitlerinden alınıp, uğur, sağlık, huzur, versin diyeevlere getirilir, mekanın değerli bir yerinde saklanırdı.
Kurban edilen koçların eti ocakta pişme aşamasına geldiğinde, törene katılan tüm köylüler Ağbaba’nın Karşıbaşı çıkışındaki kulluğun yanına gelirdi. Yüzlerini bölgede önemli bir ziyaret yeri olan Abdulvahap Dağına doğru dönerek konumlanırlardı. Ritüeli yöneten Dede kendine testi içinde getirilen suyu gökyüzüne doğru kulluk üzerine saçar, Ağbaba’nın topluma bolluk, sağlık ve toprağa bereket vermesi için dua ederdi. Ardından dede, Kulluk’un başında deyişler çalıp söyler, gelen halka kurban pilavı dağıtılır, tören biter ve köye dönülürdü.
Koca Dede için türbe
İbadetin dede yönetiminde bu biçimde yapılması 1958 yılında vefat eden Onar’lı Koca Dede’ye kadar devam etti. Vasiyeti üzerine Koca Dede Ağbaba’da toprağa verildi ve onun için bir türbe inşa edildi. Nimri’de türbe yaptırılmasının hikayesi, Anadolu’da kutsal yerlerde bu yapıtların ortaya çıkmasını açıklaması bakımından ilgi çekicidir. Köylülerden Hüseyin Oral (Bıyıklı Hüseyin), gözünde beliren bir rahatsızlığa şifa vermesi için Ağbaba’ya çıkar, orada bir süre yatar ve gözünün iyileşmesi için dağa yakarır. Dileğinin gerçekleşmesi üzerine, Koca Dede için bir türbe yaptırır. Kutsal dağa kurban ya da başka bir armağan dışında, orada bir süredir mezarı olan köyün dedesine türbe yapılması, Ağbaba’da ilk kez böyle gerçekleşmiştir. Tüm Anadolu’da geçmişte kutsal olan yerlere, önemsenen kişilerin mezarlarının yapılmasıyla başlayan süreç, büyük ihtimal ardından türbelerin ortaya çıkmasını getirdi.
Gelenek ögelerinin unutulması
Koca Dede’den sonraki dönemde Ağbaba ritüelini aynı biçimiyle, Nimri köyünden Fevzi Önen vefatına (1991) kadar sürdürdü. Fevzi Önen’in ardından, Ağbaba’da her yıl yapılan tören, giderek sadece bir kurban etkinliğine dönüştü. Geleneğe eşlik edenve asırlardır süregelen; kulluğa taş bırakma, kutsal sayılan ağaçların öpülmesi, eve cüvher ve pelit götürülmesi, armağan olarak ağaçlara bez bağlama, kulluğun bulunduğu yerde topluca yapılan ayin gibi diğer ritüeller ise yavaş yavaş unutulmaya yüztuttu. İbadetin bütününü oluşturan ögeler parça parça yerinden söküldüğünden, günümüzde Ağbaba’nın niteliği konusunda toplumsal hafıza kaybı ortaya çıktı.
2010 senesinden itibaren Ağbaba kurbanına Mineyik köyünden mürşid İsmail Sarıaltun dede düzenli olarak katıldı. Ona sağlığında köyün dedesi Onar’lı Halil Kaygusuz eşlik etti.
Nimri Kullukları Sanat Projesi
Ağbaba’da ki geleneksel iki kulluk, 1990 yıllarına kadar varlığını sürdürdü. Sonrasında alanda yapılan çevre düzenlemesi sırasında, önemlerinin bilinmemesi nedeniyle, iş makinesinin onları ortadan kaldırmasına engel olunmadı.
2016 yılında köyde « Nimri Kullukları Sanat Projesi » isimli bir kültür etkinliği başlatığımızda, yukarıda ayrıntılarını sunduğum gelenekle ilgili bilgilerin detayına sahip değildik. Yapılan nostaljik çalışmanın amacı, çocukluğumuzun kulluklarından esinlenerek, bir Anadolu köyüne sanatı taşımaktı. Bu doğrultuda sanatçılar, üniversiteler ve gönüllüler ile işe başlandı. Nimri’nin sanat ile ülkede görünür olması için her yıl köye bir ya da birkaç eser kazandırıldı. Günümüzde Nimri, biri ünlü heykeltıraş Mehmet Aksoy’a ait 6 profesyonel heykeli ve köylülerle yapılmış 8 amatör kulluğu ile toplam 14 sanatsal esere sahip, Türkiye’nin bir kültür köyüne dönüştü.
Farkındalık ve tarihi mirasın onarımı
Nimri’nin sanat ile tanınan bir köye evrilmesi için sürdürülen bu proje sürecinde, kullukların geçmişi ve ardındaki unutulmuş kültürün farkına 2020 yılında varıldı. Nimri Dağlarına, ziyaret yerlerine köylülerin yüzyıllardır yaptıkları bu yapıtların, dünyanın farklı coğrafyalarında var olduğu görüldü. Köylülerin her yıl gerçekleştirdikleri, bazen yağmur duası için çıktıkları Ağbaba’da yapılan törenin birebir aynısının, Tuva, Hakasya, Altay, Moğolistan vb başka Sibirya ülkelerinde hâla devam ettiği tespit edildi. Nimri’de kırk yıl öncesine kadar uygulanan geleneğin günümüzde unutulma ve yok olma noktasında bulunduğu saptandı. Bizlere aktarılmamış bilgilere ulaşmak için çeşitli ülke antropologlarınınaraştırmaları incelendi ve köyün yaşlılarına yönelik sözlü tarih çalışması yapıldı. Türkiye’de konuya duyarlı kişiler ile geçilen ilişkide, gönüllü sanatseverlerin, öğretim üyesi Arkeolog Sebahattin Küçük’ün değerli katkıları oldu.
Gerekli bilgiler ortaya çıkarıldıktan sonra, 2021 yılı Nimri Kullukları Sanat Projesinin çalışması kaybolmak üzere olan tarihi mirası kurtarmak üzerine yoğunlaştı. Ağbaba’da ki iki kulluktan biri aslına uygun olarak Nimri, Denizli köylüleri, Keban ve Elazığ’dan gelen katılımcıların ortak emeğiyle yeniden eski yerinde inşa edildi. Aynı zamanda Abbasdede ve Dalardıç ziyaretlerinde ki yıkılmış kulluklar yerlerinde onarıldı. Bu yapıtların yeniden tarihi mirasımıza kazandırılmasıyla, kültür zincirimizin kaybolan bir parçası onarıldı.
Konu etrafında araştırılıp elde edilen akademik bilgiler basın ve yayın organlarında paylaşıldı. Hazırlanan bir makale Toplumsal Tarih dergisinin Haziran 2023 sayısında yayınlandı. Türkiye’nin birçok yöresinde var olan kullukların ardındaki unutulmuş gelenek ortaya çıkarıldı ve onların bulunduğu ziyaret yerlerinde yapılan ritüelin detayı kayıt altına alındı.
Nimri Kullukları Sanat Projesi ise kültürel bir etkinlik olarak, Kazım Hasan Bademliği’nde yoluna devam ediyor.
Paris Ocak 2025
(Yazi devam edecek.)
Bu yazı 220 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- KEBAN KÖYLERİ : (28) NİMRİ – 2
- KEBAN KÖYLERİ : (28) NİMRİ-1
- KEBAN KÖYLERİ: (27) LORİKAN-4
- KEBAN KÖYLERİ: (27 ) LORİKAN - 3
- KEBAN KÖYLERİ: (27 ) LORİKAN-2-“LORİKANLI ADO”
- KEBANIN KÖYLERİ: (26) LORİKAN-1
- KEBAN KÖYLERİ : (16 ) PİRAN-20, SOĞANLI-21, SÜLEYMANLU-22, TABKİRAR-23, TEMTE-24, YAHYALI-25
- Keban Köyleri 9-14 Bölükçalı,Güneytepe,Kopuzlu,Delikavak,Üçpınar,Koyunuşağı
- KEBAN KÖYLERİ : (6) BAĞÇELÜ - 1 (7) ÇALIK - 1(8) ÇENDİKAN-1
- KEBAN KÖYLERİ: ( 5 ) AŞAĞI ÇAKMAK KÖYÜ-5
- KEBAN KÖYLERİ: (5) AŞAĞI ÇAKMAK - 4
- KEBAN KÖYLERİ: (5) AŞAĞIÇAKMAK-3