Aşağıda Birvan’la ilgili özet bilgiler, 2014 yılında Anı Yayınları’nca yayımlanan BIRÎWAN adlı kitabımdan alıntılardır.
Soy kütüğü:
Bilindiği kadarıyla soy kütüğünü arayanlar, işe Hz. İbrahim’le başlar. Ağaçlar kökleriyle, insanlar adlarıyla yaşar, sözü de sanırım buradan geliyor. Çünkü insanoğlu geçmişinde iz bırakanların mirasını kendinden sonraki kuşağa onların ismini vererek yaşatmayı düşünmüştür. Şayet bizler varlığımızın özellikle dünü ile ilgili isimleri unutuyor ve tarihleri hatırlamıyorsak bu bir rezalet ve felakettir. Değil mi ki, Nemrud’un buyruğuyla ülkenin tüm ağaçları kesilip istif edilen ve yakılan ateş de Hz. İbrahim içindi!
Ülkemiz 12 Eylül askeri cuntanın uyguladığı Nemrud buyruğuyla, dağın taşın ve köy isimlerini değiştirerek bu kadim coğrafyanın geçmişini unutturmaya çalışmıştır. …1925 Ağın doğumlu araştırmacı İsmail Beydemir’in, “Yöresiyle Ağın” eserinde bu topraklarda gelmiş geçmiş devletleri ana başlıklarıyla şöyle sıralıyor: “ İ. Ö. 400.000 yılından başlanarak 1515 yıllarına kadar, İlktaş Bakır Dönemleri, Hurriler, Müşkiler, Asurlar, Urartular, İskitler, Persler, Helenistik, Selefkoslar, Partlar Araks Ermeni Krallığı, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Moğol Akınları, Akkoyunlular, Safeviler Dönemleri’ ni anlatıyor. 23 devletin gelip geçtiği ve binlerce yıl farklı farklı eğemenliklerinhüküm sürdürdüğü bu topraklarda Birvan’ın tarihiyle ilgili “1700 yıllarında Ön Asya’dan geldikleri” saptaması doğru değildir. Bir gün buranın tarihinin de yazılacağına inananlardanım.
Coğrafi konum ve ekonomi:
…Elâzığ ilinin 35 km güneybatısında konumlanmış, Keban ilçesine 10 km uzaklıktadır. Doğu’da Aşağı Çakmak, Batı’da Sino, Kuzey’de Piran Çayı ve Güney’inde Hamzikan köyleri ile çevrelenmiş, dört mahalleden oluşan, 1448 nüfuslu bir köydür. Köy elektriğe 1974 yılında kavuşmuştur. İl ve ilçeye asfalt yol ile ulaşılır. Köyde sivil toplum kuruluşu olarak ‘Birvan Köyü Kültür Derneği’ vardır.
…Köyün en üst kısmında bir değirmen suyu kadar kaynak su ile sebze, bağ, bahçe alanları sulanmaktadır. Geçmiş yıllarda başlıca geçim kaynağı hayvancılıktır. Bağcılık ve kayısı üretimi yapılmaktadır.
Eğitim:
1938 yılında ilkokulun açılmasından sonra I. ve II. kuşak öğretmen ve astsubay ağırlıklı meslekler tercih edilmiştir. 60’lı yıllardan başlanarak okuma-yazma oranının çok yüksek olduğu örnek bir köydür. 249 üniversite mezunu, öğretmen, mühendis ve doktor ağırlıklı meslek sahibi vardır.
Toprak:
Köyün toplam arazisi 15.683 dönüm (15.683.967 metrekare) dir. 2006 yılında Tapu Kadastro’dan sonra bu kadar topraktan şahıslara yazılan miktar sadece 8583 dönümdür. Geri kalan 3919 dönümü “Hazine Arazisi”, 3181 dönümü mera olarak gösterilmiş ve resmi kayıtlara geçmiştir. Kadastronun bu uygulaması, Birvan’ın emeğini, inancını, tarihini yok göstermesinin kanıtıdır. Köylüler varını yoğunu mahkemelere dava açarak ve açılan davaların çoğunu da kaybetmiştir.
Kültür ve Sanat:
Türk edebiyatının saygın dergilerinde yazıları ve şiirleri yayınlanan ve kendi kitapları olan dört yazar, uluslar arası düzeyde kendini kanıtlamış iki ressam vardır. Köyün birçok genci bağlama çalmaktadır. Eskilerde, demirci ustaları, marangoz, taş ve kerpiç duvar ustalığı yapan yaşlı insanlar vardı.
Köyün güneyinde yontma taş devrine ait iki kale bulunmaktadır.
Giyim, kuşam ve yemek kültürü:
Büyüklerin 1940’lardan önce bez denilen ak dokumadan iç çamaşırı, büyük boy çarşaflar ve kefenlik yapılırmış alaca denilen renkli dokumadan da dış giyim, yatak yorgan ve minder yüzleri yapıldığı bilinmektedir. Erkekler için bezden yapılan gömlekler, uzun kollu, dize kadar inen göğsü yarım yırtmaçlı, donlar ise erkeklerin bezden, kadınlarınsa alacadan dikilen, ayak bileklerine dek inen düğmeli olanları bizim kuşak bunlara hem yetişti, hem de giyenlerimiz oldu. Babalarımızın giydiği donlar uçkurla bağlanırdı. Gömlek sözü yerine köynek, don yerine tuman derdik. “Ankara Cızlavatı” lastikli ayakkabılar içerisinde en kıymetli olanıydı. …yaşlı kadınların bir kısmı, şimdiki başörtüsüne benzeyen ince bezden bir örtü giyerdi. Şalvar vazgeçilmez giysiydi.
…Gömbe, içli köfte, mukaşşır, bulgur pilavı, axıtma, ayran tarhanası, tirit, fasulye, katmer, keşkek, pilav, siron, kayğana, hoşaf, peynir, tereyağı, çökelek belli başlı yemek çeşitleridir. Evlerde mutlaka birkaç inek, koyun, keçi ve beş on tavuk beslenirdi. Her yıl sonbahar ayında, her ev küçükbaş bir hayvanı kış boyu yemek üzere kavurma yaparlardı. Sebze ve meyvelerin her çeşidi ve turşu çeşitleri bol miktarda tüketilirdi.
Müzik, Maniler:
…Yılan ağtı çalıya,
Gönlüm düştü Ali’ya
Can kurban canan kurban,
Böyle delikanlıya.
Sesi güzel olan yaşlı kadınlar, Kürtçe ağıtlar söylerken ağlamamak elde değildi. Dersim’den gelen Deli Haydar kavalın büyük ustasıydı.
Halk Hekimliği:
Büyüklerimiz, köyde kimseye yardımı dokunmayan, birinin sıkıntısı olduğunda o kişiye destek olmayan ve bir işe yaramayan bencil insan için “parmağına işemez” diye tarif edilirdi. Çünkü halk hekimliğinde yaralanan parmakta akan kanın durması için ilk anda yaraya işenir. İçi irin dolu sivilcenin patlayıp dışarı süzülmesi istenirse üzerine sıcak külün altında bir süre bekletilen soğan kabuğu bağlanır. Gözde kabar çıkarsa, tuzsuz tereyağında ipekli kumaş parçası kavrulur göze bağlanır. Kulağı ağrıyanın kulağına emzikli anne sütü sağılırdı. Kırık çıkık, bel ağrıları, yılan-akrep ısırmaları, ağrıyan dişin çekilmesi, doğum yapacak anneye doğum anında ebelik, el kaşıntıları, şark çıbanı ve hayvan hastalıkları üzerine Birvan’ın ‘Lokman Hekimleri’ vardı. BIRÎWAN kitabında ayrıntılı belirtilmiş ilginç onlarca tedavi yöntemi uygulanırdı.
Yazı devam edecek…