Bugun...


EĞİTİMCİ - YAZAR : PROF.DR. RAMAZAN DEMİR

facebook-paylas
ADANMIŞLIK RUH
Tarih: 14-08-2024 11:19:00 Güncelleme: 14-08-2024 11:19:00


 

İki aşamalı sınavdan sonra girdiği üç yıllık İlk Öğretmen Okulu’ndan mezun olurken on sekiz yaşına henüz girmişti. Doğru dürüst sakal tıraşı bile olmuyordu. Öğretmen okullarında uygulanan çok boyutlu eğitimle öyle yetiştirilmişti ki hedefe doğru fırlamaya hazır bir ok, zembereği her an boşalmaya hazır bir saat gibiydi; öyle kurmuşlardı onu ve onun gibi nice yüzleri... Boşalıp ürüne dönüşmeye hazır bir kinetik enerjiyle yüklüydü ve onun gibi yüzlerce on sekizindeki Cumhuriyet öğretmeni… Bu enerji idealizmle bütünleşen adanmışlık duygusuydu, bu ruh haliyle dağıldılar Anadolu’nun en ücra köşelerine…

Hedef büyük, enerji yüklü idealizmle en iyi şekilde görev yapmak… 620 sene ihmal edilmiş Anadolu’nun her köyüne ışık olmak için yollardaydılar! Köye, köylüye “rol model” olmak için, herkese örnek olmak için büyük bir sorumluluk yüklenmişlerdi. Toplumun her kesiminde öğretmen en iyi “model” en iyi “örnek” en iyi “gıpta” edilecek insan olacaktı; böyle eğitildiler bu ruhla yollardaydı yüzlercesi, tıpkı Oğulcan gibi…

Eeee!.. 18 yaşındaki “kanı deli akan” insan örneğiydi, elbette “melek” değildi, onun da de zaafları vardı. En azında genç ve yakışıklı meslek sahibi olmanın verdiği bir “kasıntı” kaçınılmazdı. Üstelik “rol model” olacaktı ya.. Büyük bir sorumluluktu bu. Toplumun en önünde olmak, herkesin karşısında saygıyla durduğu, söyleyeceği her kelimede bir “keramet” aranacağı, bir örnek insan olmak sorumluluğu... Dahası maaşı vardı, en güzel elbiseleri, iskarpinleri, paltosu, kaşkolü, briyantinli parlayan saçları vardı giysileriyle uyumlu... En güzelini giyen en iyisini de bilendir köy yerinde…

***

Köyün güzel kızları ona kendini göstermek için, dikkatini çekmek için çeşme başında bir maşrapa su ikramını saygıyla sunmak istenirdi fakat dedikodudan çekinirdi. Sen köye gelen on sekizindeki muallim efendisin, herkes sana bakar seni ayrı bir yere koyar, adeta “ilahlaştırılırsın” Geçtiğin sokakta birden bir kapı açılıverir, buyur edilirsin yayık ayranı içmeye sanki rastlantıymış gibi davranılır... Hanenin güzel kızı masum bakışlarından bir ışık parlar sana yönelir ve hafif bir tebessümle o mahcupça bakan iki zeytin tanesi göz seni esir almak ister. Bilemezsin ki epey zamandır senin o kapının önünden geçişini nöbetle beklediğini... Köy dışındaki çeşmeden bakraçla su taşıyan al yazmalı, al yanaklı, kâkülleri yana salınmış endamı güzel kızın tebessümüne esir olursun ama karşılık veremezsin… Yanındakiyle hafiften kıkırdamalar, göz süzmeler, elindeki bakır bakracı düşürmüş gibi yapıp çığlık atmalar… Bunların hepsi sen 18’lik delikanlı muallim içindir, farkındasın, hissedersin, bilirsin ama karşılık veremezsin çünkü sen rol modelsin, örnek olacaksın öyle kurgulandın. Senin için kurulan ne hayaller ne ah çekmeler ne içten içe eriyen duygular yine de seni rol modellikten ayıramaz…

***

Ela gözlüsünden yeşil gözlüsüne, zeytin gözlüsünden yosun gözlüsüne hep rastlarsın köy yerinde, duyarsın onların kalp atışlarını, hissedersin içinden geçenleri... Öğretmen olarak köyün kızlarının gözdesi olursun fakat senin o taraklarda bezin her nedense olmaz, olamaz!.. Bu halin senin yoluna çıkan bir güzel kızın tebessümüne, beyaz yakalı sevimli kardeşi Tolga’nın masum ama çekingenlikle cesaret arası bir davranışla sana uzattığı ablasından getirdiği emanete engel olamazsın. Sınıfın bir köşesinde derme çatma çiçek desenli örtülü tahtadan masada not yazarken ablasından getirdiği kenarı işlemeli mendili bırakırken masana sınıfın duymasını istemeyen bir sesle, fısıltıyla “öğretmenim ablam gönderdi, selam söyledi” deyişini de engelleyemezsin. Utangaçlığın doruğundaki bir ruh haliyle yaklaşıp biraz da korkarak ilettiği bu mesajı ret etme cesaretin olabilir mi? Kenarı çiçek işlemeli mendili masanıza bırakıp, giden çocuğu da azarlayamazsın, hakkın yok buna. Masana bırakılan kenarları işlemeli mendili açtığında kim bilir kaç yıl önce ilkokul diploması için çektirdiği çift örgülü saçlı bir kızın resmiyle karşılaştığında ne diyeceğine şaşırıp kalırsın ama o köylü kızın sana gönderdiği böyle “kutsal ve mahrem” hediyeye hayranlık duymana engel olamazın. “Ben öğretmenim, köylüye rol model olmaya geldim. Böyle bir duyguyu yaşama hakkım yok” diye içinden geçirişin. Bunu sana söyleten “iç sesini” de engelleyemezsin çünkü sen öğretmensin. Sen on sekizlik delikanlı olsan da köy yerinde böyle bir duygusallığa meydan veremezsin. Hiç on sekiz yaşını yaşayamazsın çünkü sen rol modelsin…

***

Köy yerinde bazen amcanın bazen dedenin bazen ağabeyinin yaşında olan en yakın arkadaşın köy muhtarı olur. Köyün sorunlarını konuştuğun arada akıl danıştığın bazen de sana akıl danışan yaş ortalaması 50 olan yaşlı insanlardan oluşan köy ihtiyar heyetiyle oturup sohbet edersin. Köy geleneklerinin koruyucu ve korkutucu kuralları karşısında istediğini yapamazsın. Senin akranların köyün tenha yerlerinde, bahçe aralarında, sapa çeşme başlarında bir söğüt gölgesinde akranın olan arkadaşlarıyla meşk yaşarken, gönüllerince söylenip sohbet ederken, hatta gerektiğinde “sarhoş” olurken sen olamazsın, sarhoş olup kendinden geçip içinden geçip de söyleyemediğin narayı “Ahhh!.. Kahpe felek kime manda yoğurtlu Medine hurması, ejder meyvesi, ıstakoz yedirirsin; kimine de kelek!” diye bağıramazsın çünkü sen rol modelsin, sen essah öğretmensin.

***

Bir kayabaşına gidip elini kulağına atıp uzun hava çeken, yavuklusuna hasretini yanık sesiyle duyuran köyün yiğit genci Bahadır’a imrenirsin. Köyün efesi yol yemez gibi bağrını paçanı açıp omzuna ceketi alıp elinde 33lük kehribar tespihi sallayarak yürüyemezsin. Köy gençlerinin, dahası orta yaşlıların gençliklerinde yaşadıkları gönül maceralarını dinlerken senden bir katkı istendiğinde mahcupça önüne bakakalırsın çünkü senin öyle bir “kusuru işlemeye” hiç zamanın olmamıştır. Dahası bulmaca güldürmece fıkralar arasına sıkıştırılan ''edep dışı'' fıkralar anlatılırken yüzün kızarır. İçinden geçen isyankârlığın sesi olan “bu dünyanın gelmişine de geçmişine de…'' deyip söyleyemediğin sk’lı kelimenin yerine “bir çay içirsem” deyip içindeki birikimi bile atamazsın çünkü rol modelsin. Kızdığına, yandığına ağız dolusu “küfür” edemediğin için içine sığmaz olur, yutkunursun, hıncını yüreğine akıtırsın.

***

Köy yerinde yaş almış insanlarla oturup kalkar, boynundan “büyük” laflar edersin ama ne on sekizinde olan “öğretmen efendi” ne “muallim bey” olabilirsin hep on sekizindeki 60 yaşın olgun adamı gibi rol model olursun. Onun için sana hep ''aklı başında bir muallim” olarak bakıldı ve öyle görüldü. Sen hiç on sekizindeki “toy” bir “genç” öğretmen değilsin onların gözünde; Cumhuriyetin kazanımlarını, milli değerlerini temsil eden idealist mesleğine adanmışlık ruhuyla bağlı rol model öğretmen oldun.

Sen herkesin olamadığını oldun.

Karanlığa ışık oldun, kendinden önce Anadolu’nun o sahipsiz çocuklarına örnek oldun. Sen alkolle değil, bu mutluluğun sarhoşu oldun. Sen essah öğretmen oldun…

 



Bu yazı 919 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
4036 Okunma
3732 Okunma
3377 Okunma
3271 Okunma
3217 Okunma
2632 Okunma
2504 Okunma
1142 Okunma
1125 Okunma
911 Okunma
798 Okunma
795 Okunma
783 Okunma
740 Okunma
696 Okunma
684 Okunma
653 Okunma
620 Okunma
594 Okunma
589 Okunma
575 Okunma
561 Okunma
549 Okunma
520 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI