Bugun...


EĞİTİMCİ - YAZAR : PROF.DR. RAMAZAN DEMİR

facebook-paylas
Açık havada ilk ders
Tarih: 27-05-2024 14:30:00 Güncelleme: 27-05-2024 14:30:00


Herkes merak içindeydi, öğretmen ne diyecek diye. Yaşı küçük olanlar daha çekingen ve sessiz fakat iri yapılı 12-16 yaş arası koca çocuklar daha geride fakat kendinden daha emin tavır içindeydiler, öz güvenleri gelişmişti.

Çocuklar itişe kalkışa alıç ağacının gölgesinde çömeldiler. Açık havada ilk ders başladı. Bu, tarihe geçecek çok özel ama çok özgün bir andı. “Açık havada ilk ders” ifadesi sadece bugün için, bu eğitim neferi ışık öğretmen için kullanıldı, tarihe not düşmek adına.

“Eylül 1953 tarihinde, bir dağ köyünde, bir alıç ağacının altında açık havada ilk ders başladı” diye not düştüm. Işık adam Eşref Öğretmen tarafından verilen ders için eğitim ve öğretim ortamı ve araçları şunlardı: Gök kubbe sınıfın tavanı, boz toprak talebeler için masa ve sandalye, ders araçları ise gözün görebildiği, kulağın duyabildiği, dokunuşun hissedebildiği her şeydi!..

Türkçe bilmeyen 40-50 arasındaki farklı yaş gruplarındaki bu çocuklara ilk yapılacak şeyin ne olması gerektiğini Eşref Öğretmen çok iyi biliyordu. Çünkü “Türk Eğitim Modeli” olarak Dünya eğitim tarihine geçen “Köy Enstitüsü” müfredat programında, her şeyden mahrum bırakılmış böyle bir köydeki kır çiçeği çocuklara, bozkır fidanı gençlere neyin nasıl öğretileceği vardı ve o eğitimi almıştı Cumhuriyet öğretmeni Eşref Çakmak.

Soyut ve somut bir değerin hem görsel hem işitsel hem tensel-temasla öğrenme metodu idi yaptığı işlem. Önce doğadaki canlı ve cansız varlıklardan başladı.

Gölgesinde oturdukları alıç ağacını işaret ederek "ağaç", sonra "alıç" diyerek her talebe hem görüyor hem sesle işitiyor hem de gölgesinde dokunmuş oluyordu. Her nesnenin adı söylenirken 40-50 çocuk-genç birden aynı kelimeyi tekrar ediyordu.

Örneğin; "yaprak", "taş", "toprak", "dağ", "dere", "tarla", "gök", "ekin", "sap", "hozan"... "El", "ayak", "parmak", "tırnak", "kulak", "göz", "burun", "baş", "saç", "boyun", "ağız", "diş"...

.......

Her kelimeyi önce öğretmen somut olarak göstererek söylüyor, sonra koro halinde herkes o sözü-ismi-nesneyi yüksek sesle tekrarlıyordu. Saatler süren bu açık hava dersi o çocukların hayatının bir parçası olan pek çok nesnenin yeni isimlerini yani Türkçe karşılıklarını öğreniyorlardı.

"Türkçe konuş, Türkçeyi çabuk öğren, konuşursan öğrenirsin..." Bunlar slogan halinde talebeler arasında tekrarlanıyordu. "Türkçe konuş, Türkçe öğren." "Mektepte Türkçe konuşulur" deyişini herkes birbirine tekrar ettiriyordu.

***

Havalar soğuyuncaya kadar açık hava dersleri devam etti, eylül ve ekim ayları boyunca. Ekim ayı sonu hava serin mi serindi; çiğ, kırağı düşmeye başladı yazı yavana. Mektebin inşaatı devam ederken eğitime başka bir mekânda devam etmek gerekiyordu. Eğitimin kapalı alanda devamı için bir köylünün evi geçici olarak kullanılacaktı; okulun inşaatı kısa bir sürede bitecek gibi görünmüyordu. Okul olarak Vahap Doğan Emminin büyükçe bir odası sınıf olarak kullanılmasına karar verildi. Bundan sonra derslere belirtilen köylünün misafir odası diye bilinen odada devam edilecekti. Seçilen köylünün misafir odası sadece bayramlarda ya da başka zamanlarda eve gelen misafirler ağırlamak için kullanılıyordu. Oda oldukça büyük ve seriliydi. Böylece okulun inşaatı bitinceye kadar “okul sınıfı” olarak bu mekân kullanılmaya başlandı.

***

Odaya, hanenin cümle kapısından girilip koridora benzer aralıktan geçip ilk sol kapıdan sınıf odaya giriliyordu. Sınıf-oda halı, kilim ve palaslarla döşeliydi. Ortada soba kuruluydu. Sobaya kış aylarında her talebe evinden birer odun getirip onunla ısınılacak, odunu olmayan birer tezek getirecek diye Eşref Öğretmen tembih etmişti.

Kış mevsimi boyunca her sabah mektebe giderken her talebenin elinde ya bir odun ya da bir tezek olurdu. Bu yakacaklar odanın girişine yığılır soba söndükçe odun ya da tezekle takviye edilirdi. Bunu yapan da yaşça büyük çocuklardan günlük nöbetçi olanlar yapardı.

Sınıf-odanın en dip duvarının tam önünde bir tek tahta sandalye vardı. Duvarda da Mustafa Kemal Atatürk'ün küçük bir resmi asılıydı. Bunların hepsini Eşref Öğretmen kendisi tedarik etmişti.

Sınıf-odada herkes ya bağdaş kurarak ya çömelerek ya da dizlerin üzerine çöküp öğretmeni dinliyordu, yazma işlemi başlayınca her çocuk oturduğu yerde zemine doğru eğilerek sergiyi “masa” gibi düşünüp eğilerek pozisyon alıyor ve yazı yazmaya çalışıyordu.

Eğilmenin bir esprisi vardı; öğretmenin bir ipe astığı adına "fiş" denilen kelimelere bakarak halıda ya da kilimde ya ağaç çubuklarla ya da fasulye taneleriyle “fiş” denilen kelimeyi yazmaktı. Önce halıda-kilimde yani yerde bağdaş kurarak, eğilerek ya da çömelerek kelimeler sonra cümleler yazılırdı.

Sınıf-odanın önünde ayakkabılar, lastikler, çarıklar çıkarılırdı. Onları dizili olarak sıraya koymak da nöbetçi öğrencinin göreviydi.

Teneffüs aralarında talebeler birbirleriyle öğrendikleri kelimeleri konuşarak “yeni bir lisan” öğrendiler, aslında bu kır çiçeği çocukların özü olup da öğretilmeyen, konuşulmayan, unutulan ya da değişen şartların unutturduğu “Türkçeyi” yeniden öğreniyorlardı.

Çubuklarla yazı yazmak için her talebenin yaklaşık bir parmak uzunluğunda 20-30 kadar bıçakla düzeltilip düzgünce kesilmiş ağaç dallarından üretilmiş çubuğu olurdu. Bunlar her talebe ya kendisi ya da bir yakını tarafından hazırlanır büzgülü bir bez keseye konularak korunur, gerektikçe ders aracı olarak kullanılırdı.

İkinci büzgülü bez kese ise kuru fasulye taneleri içindi. Herkesin evinde kuru fasulye bulunmazdı, ancak köyde fasulye ekip sonbaharda kuru fasulye biriktiren bazı aileler vardı. Bunlardan biri de Zekeriya Bulut'un annesi Zeynep Bulut teyzeydi.

Çeşme altı denilen mevkide sebzeler ekerdi, buradan bolca fasulye elde ederdi, olgunlaşıp kurutulurdu, onları ayıklayıp kış hazırlığı olarak evinde saklardı. İlk mektebin ilk talebelerinden biri olan göbek adıyla ben Oğulcan'ın evinde fasulye adına bir şey yoktu, Zeynep teyzeden aldığım fasulyelerle "OKUL AÇILDI" ve "ALİ OKULA GEL" fişini önce çöplerle sonra fasulyelerle yazdım.

(R. Demir, IAG kitabından)



Bu yazı 330 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
2493 Okunma
1931 Okunma
1611 Okunma
1362 Okunma
1001 Okunma
862 Okunma
763 Okunma
682 Okunma
638 Okunma
620 Okunma
570 Okunma
502 Okunma
493 Okunma
477 Okunma
445 Okunma
432 Okunma
420 Okunma
390 Okunma
3969 Okunma
3615 Okunma
3526 Okunma
3254 Okunma
2971 Okunma
2493 Okunma
2146 Okunma
2052 Okunma
1931 Okunma
1930 Okunma
1827 Okunma
1611 Okunma
1468 Okunma
1362 Okunma
1250 Okunma
1185 Okunma
1064 Okunma
1053 Okunma
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI