DOĞAMIZIN SİNSİ CANAVARLARI
Köyde yaşamım sırasında karşılaştığım veya büyüklerimizin anlattıkları kurt saldırıları yazımın devamıdır.
4: Köyde küçükbaş hayvan olarak hemen herkesin on ile yirmi arasında koyun ve keçisi bulunuyordu. Çoban tutulmadığı yıllarda davar nöbetine sırayla gidiliyordu. Bize sıra geldiğinde annem sürüyü tek başına kontrol etmekte zorlandığı için çocuklarından biriyle birlikte iki mahallenin davarlarını toplayıp götürmek zorunda kalıyordu. O gün de annemle birlikte sürüyü toplayıp köyün dışına çıkardığımızda yanımıza komşunun koca Kangal köpeğini de almıştık. Mevsim sonbahar, hava parçalı bulutlu ve bir hayli serindi. Öğleden sonra hava iyice bozulmaya başladığında köyden bir hayli uzaktaydık. Hava giderek soğurken başlayan yağmur, önce çiselemeye ardından sağanağa dönüşünce her ikimiz de sırıl sıklam ıslandık. Şiddetli yağan yağmur her yandan akıntılara oluşturuyordu. Rüzgarın da etkisiyle yüzümüze çarpan yağmur suları başımızdan sırtımıza oluk gibi akıyordu. Üzerimizdeki giysiler ağırlaşmış ve vücudumuza yapışmıştı. Tir tir titriyorduk, akşama kadar bu halde kalamazdık. Ani bir kararla sürüyü köye doğru yönlendirdik. Annemin gözü bir an sürüyü takip eden bir kurda takılmış, korkmamam için bana sezdirmemeye çılışmış. Annem, sürekli Kangal köpeği o yöne yönlendirmek için çabalımış ama köpek yağan yağmurdan koku almadığı için sürünün peşine takılmış gidiyordu. Kurt, yağan yağmuru fırsata dönüştürmek için giderek yanaşıtıkça annem, vakit erken olmasına rağmen sürüyü bir an önce köye ulaştırmak için çabalayıp duruyordu. Köye yaklaşık bir kilometre kala kurdun aniden saldırıya geçtiğin gördüm. Annem bir yandan bağırıp duruyor, bir yandan da köpeği kurda doğru yönlendirmeye çalışıyordu. Köpek kurdu fark edince o yöne koşmaya başlayınca kurt kaçıp gözden kayboldu. Annemin sesi korku ve bağırma sonucu kısılarak konuşamaz duruma gelmişti. Kurt sürüye zarar vermeden uzaklaşmıştı ama beklemediğimiz bir anda tekrar saldırabilirdi. Annemle birlikte bu anı fırsata çevirerek sürüyü salimen köye getirip teslim ettik. Eve ulaştığımızda sırıl sıklam ıslanmış ve her yanımızdan sular akıyordu ve yağmur yağmaya devam ediyordu...
Hayvanlarımızı ahıra koyar koymaz hemen içeriye girerek üstlerimizi değiştirirdik, ocakta ateş yakıp bir süre ısındık. Biz içerde üstümüzü değiştirip ısınırken komşular arasında anlayamadığımız bağrışmaları duyunca ne oluyor diye dışarıya çıktık. Dışarıda yağmur dinmişti ama evin çevresinde sular akıp duruyordu. Bağrışan komşular amcam Mustafa’nın evine doğru koşuyorlardı. Kulak kesilince amcamın karısı Şerife’nin bağrışlarını duyduk, neler olduğunu anlamaya çalışırken sopayı kapan komşuların o yöne doğru koşuşturduklarını gördük. Herkes neler oluyor, diye merak ederken içlerinden biri;
“Kurt Şerife’nin kapısının önünde hayvanlarına saldırmış” dedi.
Bir başkası:
“Kurt hayvanlara zarar vermiş mi?” diye soruyordu.
Şerife:
“Bağrışmalardan ürken kurt dereye doğru kaçtı” diyordu.
Toplanan komşulardan biri,
“Bu mevsimde köyün içine kadar kurt indiyse çok aç olmalı,” dedi.
Annem kısık sesiyle:
“O kurt Korte Pısıke’de(1) sürüye saldırdı. Yanımızda köpek olmasaydı bir kaç hayvanı parçalayacaktı, Köpek kovalayınca Kacaran’a(2) doğru kaçtı.”
Toplanan komşuların her biri ayrı bir fikir sürdü ortaya, hava gittikçe kararıyordu ama bir araya gelen komşular kurt muhabetini sürdürmeye devam ediyorlardı. Aradan çok zaman geçmeden Aşağı Mahallenin Taş mahalleye en yakın evi olan Cabo’nun(3) evinde bağrışmalar, ağlamalar ve çığlıklar yükselmeye başladı. Bir arada kurt muhabetini sürdüren komşular merakla karşıdan gelen bağrışma ve ağlama seslerine odaklandılar.
“Neler oluyor?” diye birbirlerinin yüzüne bakmaya başladılar. Sordukları sorular havada kalınca toplanan guruptan birkaç kişi o yöne doğru koşmaya başladı. Gitmeyenleri bir merak sarmıştı, oraya gidenler saatler geçmesine rağmen geri dönmüyorlardı. Evlerine çekilen Taş mahalle sakinleri Cabo’nun evinde devam eden bağrışmalar ve ağlama seslerinin nedenine farklı anlamlar yükleyerek endişe içindeydiler. Geçenin geç saatlerinde gidenlerden dönen biri merakla bekleyenlerin sordukları sorularla karşılaştı.
“Alfe Cabo’ya bir şey mi oldu? Yoksa kızlarından birinin başına bir hal mi gelmiş?”
“Alfe Cabo inşallah ölmemiştir, ölürse o kızlar perişan olur.”
Dönen kişi karşılaştığı buna benzer sorulara bir çırpıda cevap vererek herkesin merakını gidermeye çalıştı.
“Bir susun da cevap vereyim, ne Alfe Caboya ne de kızlarına bir şey olmamış. Alfe Cabo’nun kızları bahçede ineği sağarken inek ve öküzler ürkmüş, kızlar buna bir anlam verememişler. İnekleri sağdıktan sonra koyun ve keçileri sağmak için koma girdikleri sırada bir kurt duvarın üzerinden atlayarak kaçmış. Kızlar hayvanların yerde yattığını görünce ışığı tutmuşlar ki ne görsünler? Komdaki bütün hayvanlar can çekişiyormuş. Bağırış ve ağlamalara biz de bir anlam veremedik ve koşup oraya gittik. Gittiğimizde hayvanların birçoğu can çekişiyordu, el birliğiyle hayvanları kesip yüzdük ve bırakıp döndük. İnsanların canları yanmış, ağlayıp bağırmaları bundan.”
olağan dışı olayı anlatan kişi bir süre durdu, kendi aralarında konuşan insanları dinledi ve ilave etti:
“Hayret edilecek şey bu komun dört yanı taş duvarlarla kapalı ve duvarların yüksekliği iki metreden daha yüksek, üstelik duvarların bir bölümü cisirlerle(4) kapalı buraya kurt nasıl girmiş ve kısa sürede böyle bir katliamı nasıl gerçekleştirmiş? Oraya giden hepimiz şaşırıp kaldık...”
5. O yıl da köyde küçükbaş (Davar) hayvanlar için çoban tutulamamıştı. Yine geçmiş yıllarda olduğu gibi hane hayvan sayısına bakılmamaksınız sırayla hayvanları götürülüp gün boyu otlatıp getiriliyordu. Davar nöbeti sırası bize geldiğinde annem davarı toplayarak kızkardeşimle birlikte alıp yaylaya götürdüler. Sürüyü önce Mandere tarafına, oradan çevirerek Kale tarafına doğru yaydılar. Yanlarında komşumuzun Kangal köpeği de sürüye eşlik ediyordu. Kale’nin civarında Gazi’nin kavakları olarak anılan alanda bulunan su çevresinde hayvanları sulayıp dinlendirmeye başladılar. Hayvanlar dinlenirken ana kız yanlarında getidikleri çıkını açararak oturap karınlarını doyurdular. Yanlarında gelen Kangal köpeğe de birkaç parça ekmek verdiler. Annemin anlattığına göre: yemekten sonra yorgunluktan uyku basınca oturduğu yerde anlık uykuya daldı. Birden Kız kardeşimin bağırdığını duyunca fırlayıverdi. Kız kardeşim:
“Anne... anne bak şu köpek bizim keçiyi boynundan yakalamış götürüyor,” feryadıyla kendine geldiğinde bir kurdun sürü içinde bizim bir keçimizi boynundan yakalayıp sürüklemeye çalıştığını gördü. Annem bir yandan kurda bağırırken, bir yandan da köpeği uyandırıp o yöne yönlendirmeye çalışarak,
“Gözün seveyim Kangal koş kurt keçimizi götürüyor.” Diye bağırmaya başlayınca köpek yerinden fırlayıp havlayarak kurda doğru koşmuş, kurt keçiyi bırakıp kaçmak zorunda kalmış. Keçiyi kurtarmışlardı ama kurt boynuna dişlerini kötü geçirmişti, eve getirdiklerinde hayvancağızın boynundan kanlar akıyordu. Annem başındaki yazmayı çıkararak keçinin boynuna sarmış ve bu şekilde akşama kadar sürüyü otlatıp alıp köye getirmişlerdi. Annem eve gelir gelmez hemen yağda kızarttığı hamurları hayvanın kanayan boynuna yapıştırıp sardı ama keçi günler geçmesine rağmen bir şey yemiyor ve gittikçe zayıflıyordu. Kız kardeşim hayvancağızın halini gördükçe:
“Anne bu keçi ölecek, bak bir deri bir kemik kaldı,” diyordu, buna rağmen annem onu yaşatmak için keçinin ağzını açtırıp süt veriyor ve onun hayata tutunması için çabalayıp duruyordu. Keçi günlerce yaşama direndi, sonunda çektiği acıları dindiğinde verilen otu yemeye başlayınca kurtulduğundan emin olduk. Fakat keçi bu geçen zamanda çok zayıflamıştı, ayakta zor duruyordu. Annem onun yemini suyunu ihmal etmeyerek ona ihtimamla baktı, ona kurumuş yeşil otlar ve arpa vererek keçimizi kurtarmıştı.
-
(1) Korte Pısıke: Köye yakın bir bölge ismi. Anlamı Kedi çukuru
(2) Kacaran: Köyün eski yerleşim alanında bir mahalle adı.
(3) Cabo: Cabo Mehmet, sessiz ve sakin birydi. Vefat ettiğinde eşi Elif (Alfe Cabo) altı kız evladıyla kaldı. O, köyde çocuklarını kimselere muhtaç etmeyerek kendi tarlalarında çift sürüp ekin ekerek, her zorluğa katlanarak yaşamı boyu çocuklarına hem anne, hem de baba olan emekçi bir kadındı.
(4) Cisir: Damlara belli bir sıra ile döşenen kalın kalas.