KEBAN’DA BEYLER 4
HASAN KADRİ BEY
Hasan Kadri (ERDEM) Bey: Telgraf Müdürü Lebip Rıza Efendi’nin 1924 doğumlu büyük oğludur. Annesi İmam Efendi’nin kızı Edeviye Hanımdır. Küçük yaşta babasını kaybettiğinden dolayı dede yetimi olarak kardeşi Şeref Bedri Bey ile birlikte dedesi İmam Efendi’nin himayesinde büyümüşlerdir. İlkokulu Keban’da bitirmeyi müteakip kardeşi Şeref Bey ile birlikte Akçadağ Köy Enstitüsü’ne yazılmışlardır. Bu Akçadağ Köy Enstitülerine Keban ve Ağın’dan öğrencilerin götürülmesini sağlayan kişi Ağınlı öğretmen Remzi GENÇOSMAN Bey’dir. Dede yetimi iki kardeş enstitüde cumhuriyetin kendilerine gerdiği kanadın gölgesinde okuyup idealist birer cumhuriyet neferi olarak mezun olacaklardır. Hasan Kadri Beyenstitünün sağlık kolundan sağlık memuru olarak mezun olmuş, göreve atanmadan önce bir sömestr Erzurum Pulur Köy Enstitüsü’nde okumuştur.
Her ne kadar oğlu Şükrü Ağabey ilk görev yeri Karakoçan (o dönemdeki adıyla Çan) diye belirtmiş olsa da Hasan Kadri Bey’in ilk görev yeri ilçemiz olmuştur. 1946 yılında göreve başlar. Henüz bir sağlık ocağının olmadığı ilçede tek sağlık memurudur. Fakir cumhuriyet kendisine 15-20 TL gibi cüzi bir aylık bağlamıştır. Ülkenin her yerinde olduğu gibi fakir ilçemizin sağlıkta oldukça önemli sorunları vardır. Bunların sorunların başlıcaları; Şark Çıbanı (yöresel deyişle il yarası), sıtma, çiçek hastalığı, kızamık gibi hastalıklardır. O devirde köylere ulaşım sadece yaya olarak mümkündür. Devlet bu nedenden dolayı Kadri Bey’e köylere rahat ulaşabilsin diye bir adet boz renkli bir binek hayvanı (eşek) verir. Kadri Bey devletin kendisinden bir bedel istemeden verdiği bu hayvana “Beleş” ismini takar. Bundan sonraki yaşantısında tahtadan bir bavul içerisinde koruyucu sağlık gereçlerini yüklediği Beleş ile köyleri dolaşır; aşılamadık insan bırakmaz. İlçemizin hastalıklara karşı yazgısı Kadri Bey’in titiz çalışmasıyla değişmiştir. Kadri Bey’in bu çalışması yaklaşık iki yıl sürmüştür. Daha sonra sırasıyla Harput, Elazığ Çan (Karakoçan), Hankendi, Palu-Karabegan (Arıcak),Hankendi, Keban, Elazığ’dır.
Hasan Kadri Bey 08 Kasım 1950 tarihinde Elazığ NuralıKöy’nden Meliha Hanım ile evlenir. Bu evliliklerinden sırasıyla Neziha (1952-1953), Latife (1951-2012), Fatma (1958) ve Şükrü (1963) adlarında çocukları olur. Hasan Kadri Bey’in büyük kızına Latife ismini vermesi Atatürk sevgisi, Latife Hanım beğenisinin yansımasıdır. Hasan Kadri Bey her Köy Enstitüsü mezunu gibi Cumhuriyetin değerlerini içselleştirmiş biridir. Tüm yaşamı boyunca cumhuriyet değerlerine bağlı kalmıştır. Özellikle 1950’li yıllarda muhalif gazete ve dergileri aldığı bilinmektedir. Kısacası Hasan Kadri Bey cumhuriyet kazanımlarının yitirilmesine ve yozlaştırılmasına karşıdır.
İlçemiz Yusuf Ziya Paşa Camisi imamlarından olan dedesi Mehmet Emin Erdem Bey (İmam Efendi) sağlığında henüz ilçede elektrik ve hoparlörün olmadığı devirlerde ezanı Cami minaresinden okurmuş. Tabii özellikle 1940’lı yılların başında yaşı da oldukça ilerlediği ve dizleri de ağrıdığı için minareye çıkamadığından ezanları genellikle Kadri Bey’e okutur. O devirde ezanlar Türkçe okunmaktadır. Kadri Bey minarenin şerefesine çıkar. Ezanın ilk cümlesini “Tanrı uludur, tanrı uludur” şeklinde okur. Sonra şerefeden aşağı eğilerek dedesine hitaben “Dede; sesim güzel geliyor mu?” diye sorar. İmam Efendi; “He yavrigim (yavrum sözcüğünün Kebancası) he. Sen oku.” diye cevap verir. Bu terane ezan bitimine kadar sürer gider. Keban sözlü kültüründe güzel bir hatıra olarak kalır. Her iki büyüğümüzün mekânları cennet olsun.
Enstitüden gelen bir okuma alışkanlığı mevcuttur. Kütüphanesinde Tevfik Fikret şiir kitapları, Şark Klasikleri önemli bir yer tutar. Enstitüden Fransızca öğrenme merakı da kalmış, cebinde Fransızca sözcük kâğıtları ve yürürken ezberlemeye çalışma alışkanlığı yaşamı boyunca devam etmiştir. Yürürken yabancı sözcük, şiir, Kuran ezberi vs için mırıldanarak tekrarlama huyunu "kendi kendine konuşuyor" diye yorumlamışlar. Deli Kadri nitelendirilmesinin birinci nedeni bu olsa gerektir.
Okuma alışkanlığının muhtemelen İmam Efendi’nin etkisiyle çocukluktan geldiğini söyleyebiliriz. Annesi Edeviye Hanım okuma alışkanlığından korktuğu için eşi Telgraf Müdürü Lebip Rıza efendiden kalan kitapları yaktığını duymuşluğumuz var. Kitap okumak ve sorgulamak galiba en korkunç şey insanımız için. Bu kadar engin bir genel kültür sahibi bir insanın kaleminin de kuvvetli olması doğaldır. Kadri Beyamca’nın şair ruhlu bir insan olduğu ve sıklıkla şiirler yazdığını da öğrendim. Yazımın sonunda annesi Edeviye Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı benim diyen şaire taş çıkartan bir şiirini sunuyorum. Umudum Kadri Bey’in diğer şiirlerinin de bulunmasıdır.
ANACIĞIM
İnsan ruhu kadere sabırla yücelir,
Ya sen gel bana sor ahım göğe yükselir,
İyi bir temenniden başka elden ne gelir,
Parlayan bir yıldızdı kalmadı söndü gitti,
Zavallı anacığım devranı döndü gitti.
İstersen ıslatalım toprağı göz yaşı ile,
Galip gelebilir miyiz ecele savaş ile,
Ondan gelene tevekkül edeceğiz baş ile,
Parlayan bir yıldızdı kalmadı söndü gitti,
Zavallı anacığım devranı döndü gitti.
Bana bir hazineydi aldı Allah elimden,
Kendimi parçalasam az gelir kederimden,
Ne fayda arsızımdır epeyce temelinden,
Parlayan bir yıldızdı kalmadı söndü gitti,
Zavallı anacığım devranı döndü gitti.
Dul iken geçinmek için el milletine karıştı,
Yetimdik büyütmek için güçlüklerle yarıştı,
En son Keban’ın kara toprağına karıştı,
Parlayan bir yıldızdı kalmadı söndü gitti,
Zavallı anacığım devranı döndü gitti.
Hasan Kadri ERDEM
Keban 28/11/1975