FAZLI GÖRAL
BİR BİLGE ADAM
Son yıllarda dilden dile dolaşan, '''okuyanla okumayan bir olurmu''' sözleri her alanda söylene söylene dilimizde yer etti adeta. Dost sohbetinde, kahve sohbetinde, yeri gelen her yerde, hatta sanat yapımları içinde bu anlamlı sözler kendine her zaman yer buluyor ve bulmaya da devam ediyor. Okuma sözcüğü şu yıllarda bile anlamını korurken, bundan 70, 80 yıl öncesinde eğitime merak sarmanın ve eğitime değer vermenin anlamı daha büyük olmalı.
Çünkü Fazlı GÖRAL amcamız 1932 yılında dünyanın üzerinde esen savaş rüzgarları henüz dinmeden, 9 yaşında Nimri köyümüzden okuması için babası tarafından İstanbul'a getiriliyor. O yıllarda Nimri köyümüzde okul yok. Sadece kendi köyümüz değil hemen hemen yurt sathında olan hiç bir köyde yoktu. Olsa da yüzdeye vursak belki yüzde onu bile bulmaz.
Fazlı amca ülkemizdeki şartların en zor yıllarında ilkokuldan başlayıp okumaya devam ediyor. Bir yandan köy hasreti bir yandan şehir hayatına alışmak kolay olmuyor tabii ki. İlkokul Orta ve Lise yıllarında okurken, tatil günlerinde Kapalı çarşıda elbisecilik yapan ağabeylerine yardıma gidermiş. Hatta Lise yıllarında uzun tatillerden birinde, İstanbul Sultan hamam tarafında eski elbise tamir işleri yapan bir atölyede ütücülük yapmış. Yüksek öğrenimini Sümerbank'ın bursuyla yaptığı için, mecburi hizmetini Hereke Sümerbank fabrikasında 1950 ve 1956 arası 6 yıl çalışır. Sümerbank Hereke fabrikasında olan görevi muhasebecilik. Ayrıca bir ara Hereke Belediyesinde (o zaman Nahiyeymiş) Belediye Başkan yardımcılığı da yapar. İstanbul'daki Ömer Avni Yel'e ait fabrika, Sümerbank'a kalan borcunu öder ve bu fabrikada, 1956 dan 1965 yılına kadar tam 10 yıl muhasebecilik ve muhasebe müdürlüğü yapar. Yaklaşık 16 sene yukarıda bahsettiğim bu iki ayrı iş yerinde aralıksız çalıştıktan sonra, ilk özel muhasebe bürosunu 1967 yılında açar. Saraçhanede Mehmet Akyıldız'ın binasının bir katında açtığı muhasebe bürosunu, yaklaşık 8 yıl devam ettirir. Son olarak 1975 yılında Fatih İtfaiye Macar Kardeşler caddesine taşınır. Benimde seksen küsürlü yıllarda bir işim düşmüştü, itfaiye deki bürosuna giderek Fazlı amcayla görüşmüştüm. Bu işin sebebi de yine her Nimri köylümüz gibi akıl danışmaktı. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun, elinden geldiğince bana yol göstermeye çalıştı.
Henüz 9 yaşında 1932 nin yokluk yıllarında, doğup büyüdüğü köyünden okumak için çıkar İstanbul'a gelir. Babasının ve ağabeylerinin sayesinde yüksek öğrenimini tamamlar, ama çıktığı Nimri köyüne vefa borcunu öder mi, biraz oradan bahsedeyim.
Fazlı amca yüksek okulu maliye iktisat olarak bitirince muhasebeci oluyor. O yıllarda yüksek okul mezunu parmakla gösterilirken, hele hele hesap kitap işleri bilen muhasebeci olunca, Nimri köylüleri için bulunmaz bir şans. Çünkü Nimri köylülerinin İstanbul Kapalı çarşıda elbise üzerine ticaret yaptıkları ve dükkan tezgah sahibi oldukları 1800 yıllarından öncesine dayanır. Yaşça benden büyüklerimin anlattıklarına göre, o yıllarda Nimri köylümüzün, ister maliyede ister belediyede isterse tapu dairesinde bir işi olduğunda, ilk önce Fazlı amcaya uğrar ön bilgileri alır sonra gideceği dairelere gidermiş. Buna benzer hizmetleri dışında, yakın akrabalarının veya köylümüzden yakın dostlarının, hayırlı işleri için de Fazlı amcayı danışma merci olarak gördüklerini duyardım. Hayırlı işleri biraz açıp izah etmek gerekir. Örneğin bir dostu kız isteyecek, başka bir dostunun evlatlarına nişan yüzüğü takılacak, veya nikahı var şahit olmasını isterler, hiç tereddüt etmeden, buna benzer hayır işlerini yerine getirdiği muhakkak. Kısacası gerek Nimri köylümüzün, gerek uzaktan yakından tanıyan diğer hemşehrilerimizin, bilmedikleri konularda tutundukları dal olmuş. Ticari faaliyet gösteren köylülerimizin resmi Muhasebe işleri için belli bir ücret illa ki alıyordur. Fakat diğer konularda asla her hangi bir ücret alması söz konusu değildi. Bırakın parayı pulu, her gelene illa ki çay kahve ikram ettiği gibi, elinden geldiğince fikren yardımcı olduğunu ve bolca zamanını harcadığını duyardık. 1932 Yıllarında İstanbul gibi koca bir şehirde hem tahsiline devam ediyor, hem de o günlerin modern bir şehrinde yaşamını sürdürüyor. Ayrıca Anadolu insanına bahşolan kültürün edebiyle erkanıyla yoğrularak gelmiş İstanbul'a.
Fazlı GÖRAL amcanın öğrenim gördüğü yılları düşünürsek eğer, ülkemiz genelinde yüksek tahsil yapmış insan parmakla gösterilecek sayılardaydı. Okuma yazma düzeyi dahi çok az olduğunu yazılı belgelerde görüyoruz. Birinci cihan harbinin yaraları henüz sarılmadan, ikinci cihan harbinin yaptığı yıkımda az boz değildi. Okuma yazma oranı zaten Osmanlı zamanında yok denecek kadar az sayıdaydı. Cumhuriyet tabii ki her alanda akıl almaz atılımlar yaptı, ama savaşa katılmasa da ikinci dünya harbinin zararlarını da gördü ülkemiz. Bunlar yetmezmiş gibi çok sayıda iç isyanlarda yaşandı. Hal böyle olunca bazı projeler istenilen zamanda yerli yerine oturmuyordu. Zaten fakirlik fukaralık diz boyu. Yinede o yokluk ve yoksulluk günler yaşanırken, genç Cumhuriyetimiz'in yöneticileri sanayi ve eğitim alanında, dünyaya parmak ısırtacak başarılar sağlamışlar.
Ülkemiz o zor yılların içinde mücadele ederken, Fazlı GÖRAL gibi bir filiz, Keban İlçemizin Nimri köyünden taa İstanbul'a ışık aramaya gitmiş. Ne mutlu bizlere ışığı bulmayı beceren bu genç filiz, yıllarca desteğini gördüğü hem devlet kurumlarına, hem de Nimri köylülerine elinden geldiğince vefa borcunu ödemeye çalışmış.
Malatya'dan 1932 yılında kara trene binip, İstanbul Haydarpaşa'nın o görkemli Garına ayak basan Fazlı GÖRAL, kocaman şehrin kalabalığına karışır. Babasının düşüncesi doğrultusunda öğrenimine dört elle sarılır. Bir yandan şehir hayatı bir yandan okul yıllarına tam alışmışken, babası Süleyman ÇAVUŞ 1939 yılında Hakka yürür. Ağabeyleri baba yokluğunu ellerinden geldiğince Fazlı amcaya yaşatmazlar. Çünkü onlar babalarının Kapalıçarşı'da olan dükkanlarını zaten birlikte çekip çeviriyorlardı. Aradan yıllar geçer okul biter Fazlı amca evlenir çoluk çocuk sahibi olur. Kendisi en zor şartlarda okul hayatı yaşadığı için, okul yaşına gelen evlatlarına elinden geldiğince yardımcı olur. Fazlı amca evlatlarına ilkokuldan başlayıp taa ki üniversite yıllarına kadar, çok geniş bir şekilde destekler vermiş. Kendi çabamla Fazlı amcanın çocuklarının eğitim düzeylerini biraz araştırdım. Çıktığı köyünde okul olmadığı için, bu eksikliği evlatlarına yansıtmamış. Dört erkek evladının gittiği okulların adlarından biraz bahsetmek doğru olur sanırım. 4 oğlundan ikisi Avusturya Lisesini, diğer ikisi de Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra, 1 oğlu Fransa Lyon Yüksek Kimya Mühendisliğini bitiriyor. 1 oğlu Siyasal Bilgiler Fakültesini bitiriyor. 1 oğlu ODTÜ Kimya Mühendisliğinden terk. 1 oğlu da Hacettepe Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitiriyor. Demek oluyor ki okumak okutmak, bu cennet vatanımızın başka şansı yok. İyi eğitim almış insanların yaşadığı ülkelere şöyle bir bakalım, çünkü onlar dünyanın gidişatına yön veren ülkelerin ta kendileridir. Çünkü o ülkeler sanayi ve teknoloji konusunda, en ileri noktalara gelmiş ülkelerdir.
Nimri köyümüzün ilk okuyanlarından olan Fazlı GÖRAL amca, gördüğü eğitimle birlikte kendi ailesinden aldığı hamuru özüyle harman edip, ortaya harika bir kamil insan çıkarır. İstanbul gibi kocaman bir şehirde yaşamanın güzel taraflarını kendine rehber edinir. Eğitimden sonra iş hayatı başlayınca, Nimri köylüsü ve okul arkadaşları dışında, dostluk çemberi kendiliğinden daha da çok genişler. O yıllarda ülkemiz ve hala dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ozanlarının içinde, adından söz ettiren Aşık Veysel ustamızla tanışır. Daha sonraki yıllarda Aşık Daimi gibi büyük ozanlarımızla dostluklar kurar. Edindiğim bilgiler içinde şunları öğrendim ki, Aşık Veysel ustamız sayısız günler evlerine misafir olmuş. Fazlı amca böyle büyük ozanları evinde misafir ederde saz söz olmazmı? Hem de sabahlara kadar birlikte çalıp birlikte söylemişler insanın ruhunu okşayan türküleri demeleri.
29 Ekim 1923 yılında Elazığ, Keban, Nimri köyünde doğan Fazlı GÖRAL, hayatın inişli çıkışlı sayısız yollarını kat eder, ve 27 Nisan 2015 yılında sevenlerinden ve sevdiklerinden ayrılıp Hakka yürür...
Fazlı GÖRAL amca hakkında daha nice güzel konular var, ama ben sadece kısa ve yüzeysel geçtim. Umarım bu bilgileri bir kitap haline evlatları getirir ve gerek Nimri köyümüze gerek Keban ilçemize, yüz yıl önce açan küçük bir filizin değerini daha çok anlamış oluruz.
Bu vesile ile Fazlı GÖRAL amcazademi ve hakka yürüyen tüm gelmiş geçmiş hemşehrilerimi rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun...
NOT:Kaynak bilgileri banimle paylaşan ve aynı zamanda Fazlı GÖRAL amcanın, sevgili oğlu Teoman GÖRAL ağabeyime çok teşekkür ederim...
Son yıllarda dilden dile dolaşan, '''okuyanla okumayan bir olurmu''' sözleri her alanda söylene söylene dilimizde yer etti adeta. Dost sohbetinde, kahve sohbetinde, yeri gelen her yerde, hatta sanat yapımları içinde bu anlamlı sözler kendine her zaman yer buluyor ve bulmaya da devam ediyor. Okuma sözcüğü şu yıllarda bile anlamını korurken, bundan 70, 80 yıl öncesinde eğitime merak sarmanın ve eğitime değer vermenin anlamı daha büyük olmalı.
Çünkü Fazlı GÖRAL amcamız 1932 yılında dünyanın üzerinde esen savaş rüzgarları henüz dinmeden, 9 yaşında Nimri köyümüzden okuması için babası tarafından İstanbul'a getiriliyor. O yıllarda Nimri köyümüzde okul yok. Sadece kendi köyümüz değil hemen hemen yurt sathında olan hiç bir köyde yoktu. Olsa da yüzdeye vursak belki yüzde onu bile bulmaz.
Fazlı amca ülkemizdeki şartların en zor yıllarında ilkokuldan başlayıp okumaya devam ediyor. Bir yandan köy hasreti bir yandan şehir hayatına alışmak kolay olmuyor tabii ki. İlkokul Orta ve Lise yıllarında okurken, tatil günlerinde Kapalı çarşıda elbisecilik yapan ağabeylerine yardıma gidermiş. Hatta Lise yıllarında uzun tatillerden birinde, İstanbul Sultan hamam tarafında eski elbise tamir işleri yapan bir atölyede ütücülük yapmış. Yüksek öğrenimini Sümerbank'ın bursuyla yaptığı için, mecburi hizmetini Hereke Sümerbank fabrikasında 1950 ve 1956 arası 6 yıl çalışır. Sümerbank Hereke fabrikasında olan görevi muhasebecilik. Ayrıca bir ara Hereke Belediyesinde (o zaman Nahiyeymiş) Belediye Başkan yardımcılığı da yapar. İstanbul'daki Ömer Avni Yel'e ait fabrika, Sümerbank'a kalan borcunu öder ve bu fabrikada, 1956 dan 1965 yılına kadar tam 10 yıl muhasebecilik ve muhasebe müdürlüğü yapar. Yaklaşık 16 sene yukarıda bahsettiğim bu iki ayrı iş yerinde aralıksız çalıştıktan sonra, ilk özel muhasebe bürosunu 1967 yılında açar. Saraçhanede Mehmet Akyıldız'ın binasının bir katında açtığı muhasebe bürosunu, yaklaşık 8 yıl devam ettirir. Son olarak 1975 yılında Fatih İtfaiye Macar Kardeşler caddesine taşınır. Benimde seksen küsürlü yıllarda bir işim düşmüştü, itfaiye deki bürosuna giderek Fazlı amcayla görüşmüştüm. Bu işin sebebi de yine her Nimri köylümüz gibi akıl danışmaktı. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun, elinden geldiğince bana yol göstermeye çalıştı.
Henüz 9 yaşında 1932 nin yokluk yıllarında, doğup büyüdüğü köyünden okumak için çıkar İstanbul'a gelir. Babasının ve ağabeylerinin sayesinde yüksek öğrenimini tamamlar, ama çıktığı Nimri köyüne vefa borcunu öder mi, biraz oradan bahsedeyim.
Fazlı amca yüksek okulu maliye iktisat olarak bitirince muhasebeci oluyor. O yıllarda yüksek okul mezunu parmakla gösterilirken, hele hele hesap kitap işleri bilen muhasebeci olunca, Nimri köylüleri için bulunmaz bir şans. Çünkü Nimri köylülerinin İstanbul Kapalı çarşıda elbise üzerine ticaret yaptıkları ve dükkan tezgah sahibi oldukları 1800 yıllarından öncesine dayanır. Yaşça benden büyüklerimin anlattıklarına göre, o yıllarda Nimri köylümüzün, ister maliyede ister belediyede isterse tapu dairesinde bir işi olduğunda, ilk önce Fazlı amcaya uğrar ön bilgileri alır sonra gideceği dairelere gidermiş. Buna benzer hizmetleri dışında, yakın akrabalarının veya köylümüzden yakın dostlarının, hayırlı işleri için de Fazlı amcayı danışma merci olarak gördüklerini duyardım. Hayırlı işleri biraz açıp izah etmek gerekir. Örneğin bir dostu kız isteyecek, başka bir dostunun evlatlarına nişan yüzüğü takılacak, veya nikahı var şahit olmasını isterler, hiç tereddüt etmeden, buna benzer hayır işlerini yerine getirdiği muhakkak. Kısacası gerek Nimri köylümüzün, gerek uzaktan yakından tanıyan diğer hemşehrilerimizin, bilmedikleri konularda tutundukları dal olmuş. Ticari faaliyet gösteren köylülerimizin resmi Muhasebe işleri için belli bir ücret illa ki alıyordur. Fakat diğer konularda asla her hangi bir ücret alması söz konusu değildi. Bırakın parayı pulu, her gelene illa ki çay kahve ikram ettiği gibi, elinden geldiğince fikren yardımcı olduğunu ve bolca zamanını harcadığını duyardık. 1932 Yıllarında İstanbul gibi koca bir şehirde hem tahsiline devam ediyor, hem de o günlerin modern bir şehrinde yaşamını sürdürüyor. Ayrıca Anadolu insanına bahşolan kültürün edebiyle erkanıyla yoğrularak gelmiş İstanbul'a.
Fazlı GÖRAL amcanın öğrenim gördüğü yılları düşünürsek eğer, ülkemiz genelinde yüksek tahsil yapmış insan parmakla gösterilecek sayılardaydı. Okuma yazma düzeyi dahi çok az olduğunu yazılı belgelerde görüyoruz. Birinci cihan harbinin yaraları henüz sarılmadan, ikinci cihan harbinin yaptığı yıkımda az boz değildi. Okuma yazma oranı zaten Osmanlı zamanında yok denecek kadar az sayıdaydı. Cumhuriyet tabii ki her alanda akıl almaz atılımlar yaptı, ama savaşa katılmasa da ikinci dünya harbinin zararlarını da gördü ülkemiz. Bunlar yetmezmiş gibi çok sayıda iç isyanlarda yaşandı. Hal böyle olunca bazı projeler istenilen zamanda yerli yerine oturmuyordu. Zaten fakirlik fukaralık diz boyu. Yinede o yokluk ve yoksulluk günler yaşanırken, genç Cumhuriyetimiz'in yöneticileri sanayi ve eğitim alanında, dünyaya parmak ısırtacak başarılar sağlamışlar.
Ülkemiz o zor yılların içinde mücadele ederken, Fazlı GÖRAL gibi bir filiz, Keban İlçemizin Nimri köyünden taa İstanbul'a ışık aramaya gitmiş. Ne mutlu bizlere ışığı bulmayı beceren bu genç filiz, yıllarca desteğini gördüğü hem devlet kurumlarına, hem de Nimri köylülerine elinden geldiğince vefa borcunu ödemeye çalışmış.
Malatya'dan 1932 yılında kara trene binip, İstanbul Haydarpaşa'nın o görkemli Garına ayak basan Fazlı GÖRAL, kocaman şehrin kalabalığına karışır. Babasının düşüncesi doğrultusunda öğrenimine dört elle sarılır. Bir yandan şehir hayatı bir yandan okul yıllarına tam alışmışken, babası Süleyman ÇAVUŞ 1939 yılında Hakka yürür. Ağabeyleri baba yokluğunu ellerinden geldiğince Fazlı amcaya yaşatmazlar. Çünkü onlar babalarının Kapalıçarşı'da olan dükkanlarını zaten birlikte çekip çeviriyorlardı. Aradan yıllar geçer okul biter Fazlı amca evlenir çoluk çocuk sahibi olur. Kendisi en zor şartlarda okul hayatı yaşadığı için, okul yaşına gelen evlatlarına elinden geldiğince yardımcı olur. Fazlı amca evlatlarına ilkokuldan başlayıp taa ki üniversite yıllarına kadar, çok geniş bir şekilde destekler vermiş. Kendi çabamla Fazlı amcanın çocuklarının eğitim düzeylerini biraz araştırdım. Çıktığı köyünde okul olmadığı için, bu eksikliği evlatlarına yansıtmamış. Dört erkek evladının gittiği okulların adlarından biraz bahsetmek doğru olur sanırım. 4 oğlundan ikisi Avusturya Lisesini, diğer ikisi de Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra, 1 oğlu Fransa Lyon Yüksek Kimya Mühendisliğini bitiriyor. 1 oğlu Siyasal Bilgiler Fakültesini bitiriyor. 1 oğlu ODTÜ Kimya Mühendisliğinden terk. 1 oğlu da Hacettepe Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitiriyor. Demek oluyor ki okumak okutmak, bu cennet vatanımızın başka şansı yok. İyi eğitim almış insanların yaşadığı ülkelere şöyle bir bakalım, çünkü onlar dünyanın gidişatına yön veren ülkelerin ta kendileridir. Çünkü o ülkeler sanayi ve teknoloji konusunda, en ileri noktalara gelmiş ülkelerdir.
Nimri köyümüzün ilk okuyanlarından olan Fazlı GÖRAL amca, gördüğü eğitimle birlikte kendi ailesinden aldığı hamuru özüyle harman edip, ortaya harika bir kamil insan çıkarır. İstanbul gibi kocaman bir şehirde yaşamanın güzel taraflarını kendine rehber edinir. Eğitimden sonra iş hayatı başlayınca, Nimri köylüsü ve okul arkadaşları dışında, dostluk çemberi kendiliğinden daha da çok genişler. O yıllarda ülkemiz ve hala dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ozanlarının içinde, adından söz ettiren Aşık Veysel ustamızla tanışır. Daha sonraki yıllarda Aşık Daimi gibi büyük ozanlarımızla dostluklar kurar. Edindiğim bilgiler içinde şunları öğrendim ki, Aşık Veysel ustamız sayısız günler evlerine misafir olmuş. Fazlı amca böyle büyük ozanları evinde misafir ederde saz söz olmazmı? Hem de sabahlara kadar birlikte çalıp birlikte söylemişler insanın ruhunu okşayan türküleri demeleri.
29 Ekim 1923 yılında Elazığ, Keban, Nimri köyünde doğan Fazlı GÖRAL, hayatın inişli çıkışlı sayısız yollarını kat eder, ve 27 Nisan 2015 yılında sevenlerinden ve sevdiklerinden ayrılıp Hakka yürür...
Fazlı GÖRAL amca hakkında daha nice güzel konular var, ama ben sadece kısa ve yüzeysel geçtim. Umarım bu bilgileri bir kitap haline evlatları getirir ve gerek Nimri köyümüze gerek Keban ilçemize, yüz yıl önce açan küçük bir filizin değerini daha çok anlamış oluruz.
Bu vesile ile Fazlı GÖRAL amcazademi ve hakka yürüyen tüm gelmiş geçmiş hemşehrilerimi rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun...
NOT:Kaynak bilgileri banimle paylaşan ve aynı zamanda Fazlı GÖRAL amcanın, sevgili oğlu Teoman GÖRAL ağabeyime çok teşekkür ederim...