Bugun...


YAZAR : ALİ OĞUZ

facebook-paylas
GEÇMİŞ YILLARDA EVLİLİK VE DÜĞÜNLER
Tarih: 17-07-2025 11:38:00 Güncelleme: 17-07-2025 11:38:00


GEÇMİŞ YILLARDA EVLİLİK VE DÜĞÜNLER

Çocukluk yıllarımızda 90-100 haneden oluşan köyümüzün o yıllardaki nüfusu 500-600 civarında, geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktı. O yıllarda şehirlere ulaşım zor olduğundan köylüler ihtiyaçlarını ya kendi aralarında veya çevre köylerden gidermeye çalışırlardı. Günümüzde köy nüfusunun %100’ü okur yazar, yaklaşık % 60’ı üniversite mezunudur. Köyde 1960’lı yıllarda başlayan göç, sonraki yıllarda hız kazanarak köy boşalmıştır. 2000’lı yıllardan başlayarak yaz aylarında emekli olanlar ve gençler köye dönmeye başlasalar da sonbaharda dönüş yaptıklarından kış aylarında köy tamamen boşalıyordu. Son yıllarda köye göç başlasa da dönenlerin sayısı sınırlı kalmıştır.

Geçmişte ailenin soyunun sürekliliğini sağlamak, sağlam bir aile yapısı kurmak, toplum içinde saygı ve güvenli yaşamak, evlilikten sonra doğacak çocuklar tarafında aileye güç kazandırmak amacıyla yapılan evlilikler daha fazla öneme sahipti.

Sevgili okurlar bu yazımda çocukluk yıllarımızda köyümüzde yapılan düğünlerden ve düğünlere uzanan yollarda yaşatılan örf, adet ve geleneklerinden kesitler vermeye çalışacağım. Geçmişte köyümüzde kadın erkek birlikte çalışır, sosyal hoşgörüyle her ortamda yan yana bulunurlardı. Köyümüz birkaç mahalleden oluşmasına rağmen yerleşim sırasında evlerin çoğu bitişik düzende inşa edilmişti. Komşuluk ilişkileri nedeniyle çoğu zaman aileler çoluk çocuk bir arada ve iç içeydiler. Hane komşuluğunun yanı sıra bağ, bahçe ve tarlalarımızdaki komşuluklar nedeniyle de bu beraberlik ve dayanışma devam ederdi. Çocuklarımız büyürken kız ve erkek farkı gözetmeden birlikte kuzuları ve hayvanları otlatır, birlikte oyunlar oynar, birlikte okula giderlerdi. Anne ve babaların sosyal hoşgörüleri nedeniyle kız ve erkek çocuklarımız birlikte kardeşçe büyürlerdi. Kız çocukları evlilik çağına geldiğinde ailesi tarafında giderek gözetim altına alınır, tek başlarına bağ, bahçe, tarla işlerine ve hayvan gütmeye gönderilmezlerdi. Gelişip büyümeye başlayan kız çocukları ailelerinin teşvikiyle iğne, tığ ve cağ ile oyalar, kanaviçe işlemeleri yaparak çeyiz hazırlıklarına girişir ve taliplerinin kendilerini isteyeceği anı beklerlerdi.

Evlenme çağına gelen erkek, beğendiği kızı ailesine bildirir, anne ve babası da oğullarının istediği kızı uygun görürler ise gerekeni yaparlardı. Çoğu kez de erkek tarafı, gelin adayı olarak gördüğü ve oğlunun beğendiği kızı isterdi. Her iki durumda da önce, kızın bir yakın akrabası veya samimi olduğu komşusunu kız evine göndererek taleplerini iletirlerdi. Gönderilen elçi, kız evinden “Buyursunlar gelsinler!” yanıtı alır ise, oğlan evine bir sorun olmadığını, uygun zamanda kızı istemeye gidilmesini söylerdi. Oğlan evi kararlaştırdıkları bir akşam yakın akrabalarından birini veya uygun göreceği bir komşusunu alarak kızı istemeye giderdi. Kız tarafının da akrabaları o ortamda muhakkak bulunurdu. Birlikte çay veya kahveler içilip, hal hatır sorulduktan sonra asıl konuya geçilir ve evin kızı oğullarına istenirdi. Kız tarafı da kendilerini naza çekmek istemedikleri ya da çok ciddi bir engel bulunmadığı müddetçe “Nasipse olur" diyerek gençlerin mürüvvetine giden yolu açardı. Kız istendikten sonra ister ilk isteme sırasında, ister sonraki gidişler sırasında kız tarafına küçük bir bohça gönderilerek kızın başının bağlandığı ilan edilirdi.

Şerbet İçme: Geçmişte köyümüzde evlenecek gençlerin evlilik öncesi ihtiyaçlarının tespit edilmesi amacıyla belirlenen bir tarihte kız evinde toplantı yapılırdı. Nişan törenini anımsatan bu toplantıya köyün ileri gelenleri ile yakın akraba ve komşular da davet edilirdi. Toplantıda gelin olacak kızın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla belirlenen ihtiyaç listesi toplanan misafirlerin huzurunda erkek tarafına bildirilirdi. Erkek tarafı kendisinden talep edilen isteklerin tamamını veya bir bölümünü misafirler huzurunda kabul ettiğini beyan eder, erkek tarafının kızın ailesinin isteklerini karşılayacak gücü yok ise köyün ileri gelenleri aracı olur ve birlikte orta yol bulunarak nişan ilan edilirdi. O dönemde nişanda gençlere yüzük takma geleneği yoktu. Nişan töreni olarak adlandırılan bu toplantıya davet edilen akraba, dost ve komşulara “Şerbet içme” geleneği olarak su ve şekerden yapılan tatlı şuruplar ikram edilirdi. Misafirler dağılmadan önce saygın misafirlerden biri “Biz yiyip içtik, gençler mutlu olsunlar!” diyerek toplantının bittiğini ilan ederdi.

Düğün: Köyümüzde düğünler ekseriyetle harmanlardan sonraki döneme göre ayarlanırdı. Yıllık hasat kaldırıldıktan sonra unluk ve bulgurluk buğdaylar değirmenlere taşınırken bir yandan da düğün hazırlıkları başlardı. Düğün tarihini evlenecek erkeğin ailesi kirvesiyle(1) bir araya gelerek birlikte belirlerlerdi. Düğün yapacak aile çalgıcıları ayarladıktan sonra, akrabaları aracılığıyla tüm evlere haber göndererek düğün tarihini bildirir ve düğüne davete ederdi. Düğünler çoğunlukla davul ve zurna eşliğinde oyun havalarıyla başlar, üç ve ya dört gün sürerdi. Köyde evlenecek gençlerin düğünleri peş peşe yapılır, pazartesi günü başlayan düğün, perşembe günü öğlen sona bulur ve perşembe günü öğleden sonra diğer evlenecek gençlerden diğer birinin düğünü başlar pazar gününe kadar sürerdi. Köye gelen davulcu ve Zurnacı haftalarca köyde kalarak düğünleri tamamlar ve köyden öyle ayrılırlardı.

Düğün evindeki işlerin düzenli olarak yürütülmesinden ve davetlilerin ağırlanmasından damadın kirvesi sorumluydu. Kirve aynı zamanda damadın sağdıcı ve yönlendiricisiydi. O yıllarda kap kacak ve kaşıklar düğün öncesi komşulardan alınarak düğün yemeklerinde kullanılır, düğün bittikten sonra yıkanıp sahiplerine teslim edilirdi. Düğünün başlayacağı gün ilk gelen misafir kirve ve ailesi olur, onların gelişi haber verildiğinde düğün sahibi davul ve zurnacıyı yanına alarak kirvesini yolda karşılayıp düğün evine götürürdü. Düğüne gelen davetliler de davul ve zurnayla karşılanır, elleri sıkılarak düğün evine kadar onlara eşik edilirdi. Düğüne katılan akrabalar ile kirvenin getirdikleri koç, koyun veya tekeler kesilerek kazanlarda kuru fasulye ve bulgur pilavları pişirilirken, yardıma gelen komşu kadınlar tarafından, bir yandan salatalar hazırlanırken bir yandan da yufka ekmekler ve un helvaları karılır ve hazırlıklar bitirildikten sonra bahçelere serilen sahanlar üzerinde düğüne gelen misafirlere ikram edilirdi. Düğünlerde; oyun havaları eşliğinde halaylar çekilir, kurulan sofralarda seslerine güvenen kişiler ellerini kulaklarına atarak türküler söylerlerdi. Düğünün renkli geçmesini sağlamak için köyün renkli, neşeli kişileri orta oyunu şeklinde karşılıklı atışır, bazen de güreş sporları yapılırdı. Çok küçük yaşımda şahit olduğum cirit oyunu da düğünlerimize apayrı bir renk katan spordu.

Düğünde ilk iki gün erkek tarafı kazanlarda pişirdiği yiyecekleri öğlen yemeklerinde misafirlere ikram ederdi. Varlıklı düğün sahibi aileler, akşamları kalan erkek misafirler için yemeklere içki ikramını da eklerlerdi. Üçüncü gün misafirler ve çalgıcılar kız evine taşınır, kazanlar kız tarafında kaynamaya başlar ve öğlen yemekleri buradan misafirlere ikram edilirdi.

Kına: Gelinin baba evinden ayrılacağı son gecede kadınlar gelinin evinde toplanırlardı. Gelin kız süslenir, kınalar hazırlanır ve eğlencenin yapılacağı alana davul zurna getirilerek önce şarkılar, maniler eşliğinde gelinin eline kına yakma töreninin ardından oyunlar başlardı. Gece boyu süren eğlence törenine davul zurnacı dışında erkekler katılmazlardı.

Düğün pazartesi günü başlamış ise salı günü öğlen yemeğinden sonra davul ve zurna eşliğinde, kız evinin aldığı çeyizlik sandık ve yatak, yorganı oğlanın evine götürürdü. Çeyizlik eşyalar götürülürken yolu kesen geçlerin talep ettikleri aba(2) gençlere verilerek çeyiz oğlan evine ulaştırılırdı. Bazen de çeyiz sandığı gelin ile birlikte yola çıkarılırdı. Düğünün son günü kız evinin önünde davul zurna eşliğinde halaylar çekilerek gelinin evden çıkarılması beklenir, gelin evden çıkarılınca ata bindirilirdi. Atın sağında ve solunda birer kişi gelinin düşmemesi için ona refakat ederken, bir kişi de atın yularından tutarak davul zurna eşliğinde damadın evine doğru yol alırlardı. Damadın evine getirilen gelin, damadın kapısında durdurulur, evin damında gelinin kapıya yanaşmasını bekleyen damat ve kirve hazırlıklarını yaparak önce damat gelinin başına doğru üç elma bırakır ve peşinde kirvesi bir tepsiye konmuş çerez, şeker ve bozuk paralardan oluşan karışımı gelinin başına doğru serperdi. Bu seremoninin ardından gelin atından indirilerek damadın evine götürülürdü.

Böylece düğün sona ermiş ve genç çift muratlarına ermiş olurdu. Gelen davetliler de dağılarak günlük hayatlarına geri dönerlerdi.

(1) Kirve: Yeni doğan erkek çocuğunun müjdesini alan baba arkadaşları veya dostları arasında güvendiği bir kişiye oğlunun kirvesi olma ricasında bulunur. Olur, alır ise seçtiği kişi oğlunun ve ailesinin kirvesi olurdu. Günümüzde kısmen de olsa devam eden kirvelik geleneği ağır mesuliyet gerektiren bir vasıftır. Kirve olacak kişinin sorumluluğu, çocuk sünnet olurken onun tüm masraflarını üslenerek kucağına alıp el ve ayaklarını tutarak sünnet olmasını sağlamakla başlayıp, çocuk büyürken onu koruyup kollamak, evlenirken hep onun yanı başında ve destekçisi olup ona sağdıçlık yapmaya kadar giderdi. Kirve, çocuğa ve ailesine akrabalarından daha yakın olur ömrü boyunca koruyucu bir kalkan gibi çocuğun hayatında yer alırdı. Köyümüzde amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlilikler yapılırken kirve kızıyla kesinlikle evlilik yapılmazdı. Ekonomi başta olmak üzere toplum yapısını etkileyen pek çok sosyolojik etmenlerin unutturduğu güzel geleneklerden birisi olan kirvelik, onca yokluğa rağmen köyümüzde önem verilerek yaşatılan geleneklerden birisiydi.

(2) Aba, abadan: Düğünlerde gelin veya gelinin çeyizi götürülürken gençler tarafından yol üzerine bir ip çekilerek veya birkaç kişi tarafından oluşturulan barikatın açılması için istenen komşuluk veya arkadaşlık hakkı

 



Bu yazı 1388 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
5256 Okunma
1436 Okunma
1325 Okunma
620 Okunma
617 Okunma
437 Okunma
419 Okunma
402 Okunma
312 Okunma
300 Okunma
295 Okunma
274 Okunma
246 Okunma
236 Okunma
232 Okunma
170 Okunma
5256 Okunma
4535 Okunma
4452 Okunma
4304 Okunma
4160 Okunma
3927 Okunma
3898 Okunma
3235 Okunma
3143 Okunma
3081 Okunma
3003 Okunma
1436 Okunma
1325 Okunma
1261 Okunma
1107 Okunma
1058 Okunma
922 Okunma
898 Okunma
845 Okunma
811 Okunma
802 Okunma
795 Okunma
746 Okunma
721 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI