GELİRSEM BİR GÜN SANA // Fırat'la Hasbihal
Gelirsem bir gün sana, yarım yamalak düşlerim içinde. Bütün incinmişliğimi, kederimi arkamda bırakarak… Çocuksu bakışlarımı yanıma alarak geleceğim.
Kıyıya vuruşlarının oluşturduğu senfoniyi dinleyeceğim. Senli hatıralarımın çarpıntısı başlayacak yüreğimde. Bir taşın üzerinde oturup ömür defterimden sayfalar bırakacağım suyuna. Her bir sayfam alabora olacak sende. Islanacak akışında kelimeler, heceler, sesler… Birbirine karışacak cümleler. Bir boş sayfa kalacak suyun yüzünde. Dağılacak sessizce. Elimde kalan boşlardan uçak yapacağım kendime. Çocukluğuma götürsün diye bir kayık...Boş sayfaların arasında sıfırlayıp zamanı ve yeniden başa sarmaya çalışacağım zamanı... Tutmak kıyısından, dokunmak sularına korkmadan, endişe duymadan...
Gelirsem bir gün sana, seninle yıkayacağım yanaklarımda iz bırakan tuzsu özlemlerimi. Paylaşamadıklarımı, haykıramadıklarımı, ağız dolusu suskunluklarımı sana anlatacağım. Yankılanan sessizliğim göğsüme göğsüme vuracak. Belki derinden yaralayacak. Fakat ben her derin yaradan çoğalacağım yeniden. Gözlerimi geçip kendine yol bulan siyahi bulutlarla sırdaş olacağım. Birbirimize karışmanın en onurlu duruşuyla yağacağım. Sağanak inişlerimle seni coşturacağım, hırçın dalgalar bırakacağım sana. Alıp götüreceksin dağların eteğine vura vura. Sularına karışan yüreğimi yora yora...
Gelirsem bir gün sana, şakaklarımda açan beyaz gelincik çiçekleri ile. Kıyına oturacak gücü bulabilir miyim kendimde bilmiyorum. Elimde kalan kağıttan kayığımla, suyuna saldığım hatıralarımla. Dinler misin beni nice zaman sonra? Sen derinden, ben içimden hasbıhal etsek. Suskunluğumun dili olur musun?
Geldim sana,
Yorgun ayaklarımı soğuk sularına bıraktım. Sen aktın, ben baktım. Elimdeki kayığı bıraktım. Sırtımda bir kuş hafifliği şimdi. Dudak kıvrımında hafif bir tebessüm. Şimdi gitmek zamanı. Akışına bıraktım bende kalanını. Tek gerçeğimi, bütün yalanımı...
Geldim sana, bir daha gitmemek adına...
Sündüs Arslan Akça