Bugun...


EĞİTİMCİ - YAZAR : MİDRAN YOKUŞ

facebook-paylas
KEBAN KÖYLERİ: (28) NİMRİ-9
Tarih: 18-08-2025 16:57:00 Güncelleme: 18-08-2025 16:57:00


KEBAN KÖYLERİ: (28) NİMRİ-9

 

Neşe ÖNEN

‘Ege’de Son Söz Köşe Yazarı

ABD 28.12.2024

 

Nimrî’de Alevi Türkmen vatandaşlar yaşamaktadır. İsmail Dehmen şiirlerinde, Arapkir’in Onar köyünden gelerek Nimrî köyünü kuran ve Oğuzların Bayat boyundan olan Şeyh Nimrî’nin de adını taşıyan (Arslan ve Onarlı 2000: 35) köyünün adı Nimrî” ile Alevi inanç önderlerine verilen bir ad olan “Dede” sözcüklerini “Nimrî Dede” biçiminde birleştirerek mahlas olarak kullanmıştır. Şiirlerinde genellikle “Nimrî Dede” mahlasını kullanmakla birlikte zaman zaman sadece “Dede” ya da “Âşık Nimrî Dede” mahlaslarını kullandığı da görülmektedir.

Şiirlerinde sık sık bade/ mey içmekten söz etmiş, bir “pir” elinden tutmanın gerekliliğini dile getirmiştir. Ancak kendisinin “badeli âşıklardan olup olmadığı ve tabii ki Hz. Ali ve Hacıbektaş Veli dışında, ayrıca bir pirinin/ şeyhinin olup olmadığı bilinmemektedir. Bu arada Celal Arslan ile İsmail Onarlı’nın makalesinde, âşığın bir gece rüyasında Şeyh Hasan Onar’ı gördüğü, İstanbul’dan Onar köyüne geldiği, türbeye bir kurban adadığı ve Şeyh Hasan Ocağı pirlerinden Mürşit Koca Dede’den nasip aldığı, icazet ve el alan âşığın Şeyh Hasan ocağı dedelerinin önünde “kanberlik” yaptığı, “rehber” olduğu ve “mürebbi” olarak görev yaptığı belirtilmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 35).

Nimrî Dede, önemli bir vatansever, cumhuriyet yanlısı ve Atatürk hayranıdır. Kurtuluş Savaşı'nı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletini şiirlerinde coşkulu şekilde anlatmıştır. İnsanı varlığın özü kabul etmiş ve onu manevi boyutuyla yüceltmiştir. Birlik ve beraberlik isteyen Nimrî Dede, ülkenin gelişmesi, toplumun sosyal sorunlarının çözümü ve refahı için çeşitli öneriler sunmayı ve halkı uyarmayı da ihmal etmemiştir. Bazı şiirlerinde vahdet-i vücut felsefesini, devir nazariyesini, hatta zaman zaman panteizmi hatırlatan söyleyişlerini görmek mümkündür.

Nimrî Dede’nin bestelenmiş şiirleri de vardır. Geniş kitlelerin severek dinlediği bu türkülerden biri, Abdullah Yüce tarafından bestelen "sılada sevdiğim bir gonca idi" mısrasıyla başlayan şiiridir. Diğeri ise üzerinde bazı küçük değişiklikler yapılan ve Arif Sağ tarafından bestelenen “İnsan Olmaya Geldim” adlı eserdir. Bu şiirin Nimrî Dede tarafından yazılan özgün nakaratı, “Mevlâna oldum da geldim” biçimindedir.

Cem Dergisinde yayımlanan “Nimrî Dede” adlı makalede, Arif Sağ için, “Şeyh Hasan Ocağı dedelerinin cemlerde otantik biçimde söyledikleri Bugün bize pir geldi”, “TevhidDüvazı”nı kaynak kişi olarak Nimrî Dede ve Hızır Dede’den aldığı halde adlarını belirtmemiştir” denmektedir (Arslan ve Onarlı 2000: 37).

Çoğunlukla hece ölçüsünün 11'li kalıbını kullanmakla birlikte zaman zaman 7, 8 ve 11 duraklı hece kalıplarını kullandığı da görülmektedir. Nimrî Dede’nin şiirlerinde genellikle klasik halk edebiyatı nazım türlerindeki kafiye düzeni hâkimdir. İlk dörtlüğü "x a x a" veya "a a x a" düzeninde olan şiirleri olduğu gibi "a aa b", "c cc b" vb. kafiye sistemiyle yazılan şiirleri de vardır.

Nimrî Dede’nin şiiri her bakımdan eski ile yeninin bir terkibi gibidir. Konu ve muhteva bakımından, sosyal sorunlar, cehalet, aşk, kahramanlık, Cumhuriyet, Atatürk, din, tasavvuf konularını işleyen Dede, İstanbul, Arapkir, Konya ve kendi köyü Nimri için de birer şiir yazmıştır. 1966 yılından itibaren çeşitli aralıklarla Konya’da yapılan Türkiye Âşıklar Bayramı'na katılmıştır. Cumhuriyetin 50. yılı dolayısıyla, 1973 yılında Konya’da düzenlenen “Sekizinci Geleneksel Türkiye Âşıklar Bayramında” şiir dalında Gufrani Ödülü'nü almıştır” (1)

Biraz da Nimri’nin yerel özelliklerinden bahsedecek olursak, çeşitli kaynaklardan araştırdığım biligilere göre; Nimri mutfağı, bulgur ve un ağırlıklı yemekleriyle tanınıyor. “Malghata” çorbası, köy mutfağının en özgün örneklerinden biridir. Bulgur, mercimek unu, kuyruk kavurması ve anığ adı verilen yabani otla yapılan bu çorba, yerel tatların zenginliğini yansıtır. Ayrıca, köy halkı eti genellikle kavurma olarak tüketir. Şubat ayında yapılan “Ocak Kömbesi” ise mayasız undan hazırlanan bir ekmek olup, komşulara dağıtılarak paylaşımın ve bereketin simgesi olmuştur.

Daha pek çok lezzetler eklenebilecek yemek çeşitleri dışında, mekânsal olarak; köyün alt tarafında yer alan Ağbaba Ziyaret yeri, manevi bir atmosfer sunarken, köylülerin kurban ve adaklarını kesmek için de tercih ettikleri kutsal bir ziyaret yeri olarak biliniyor. Fırat kenarındaki “Dummu” mevkii ise turizme elverişli yapısıyla dikkat çekiyor. Son yıllarda yapılan yollar ve balık çiftliklerinin ise köy ekonomisine adete yeni bir soluk getirdiğini iddia edenler bile var…

1950’li yılların başından itibaren yoğun göçle birlikte büyük şehirlerde yeni bir yaşam kuran Nimri halkının çocukları ve torunları, hali hazırda İstanbul Kapalıçarşı’da Bodrum Han ve Fesçiler’de yoğunlaşan kalabalık bir esnaf grubunu oluşturmaktadır. Ayrıca köy, son yıllarda köklerine dönmek isteyenlerin projeleriyle yeniden canlanmaya başlamıştır. Bu projelerden biri olan Nimri Kullukları Sanat Projesi, kökleri eski zamanlara dayanan bir kültürün ve inanç sisteminin izlerini sürerken, günümüz sanat dünyasında unutulmaya yüz tutmuş bir mirası yeniden canlandırmaktadır. Böylece bu proje sayesinde, Elazığ’ın sakin ve unutulmuş köylerinden biri olan Nimri, artık sadece tarihe tanıklık etmekle kalmıyor, aynı zamanda geçmişin derin izlerini modern sanatla harmanlayan bir yer haline geliyor. Burada, baştan sona, akademisyen bir sanatseverin özverili bir çabası yatıyor: Doktor Kenan Öztürk.

Kenan Öztürk, bu projeye yalnızca bir sanatçı gözüyle yaklaşmamış, aynı zamanda Nimri’nin kalbinde, taşlardan süzülen zamanın içinde yankılanan her bir sesi duymaya çalışan bir rehber olmuştur. 2016 yılında başlattığı projenin temeliyle, Nimri’nin köy meydanına yerleştirilen ilk taşlardan birinin ardında, geçmişi bugüne taşımayı görev bilen bir düşünürün duyarlılığını ve çabası gerçekten takdire şayan. Çünkü o, sadece taşları dile getirmekle kalmadı, geçmişin derinliklerine uzanarak bir halk kültürünü, sanatla ve medeniyetin kucaklayıcı gücüyle, yeniden hayata kazandırdı; çünkü o, bu taşların sessizliğini kırarken, köyün içindeki her bir taşın içinde bir hatıra, bir öykü, bir bağın saklı olduğuna inanarak çalıştı.

Kulluklar, Sibirya'nın Türk ve Moğol halklarının inançlarında, kutsal dağlara yerleştirilen taşların ruhunu barındırır. Nimri’deki kulluklar, yalnızca fiziki taş yığınlarından ibaret değildir; onlar, bir zamanlar yaşayan insanların manevi dünyasının somut izleridir. Bu bağlamda Nimri Kullukları Sanat Projesi, sadece bir sanat sergisi değil; aynı zamanda bir hafıza arayışı, bir nostalji yolculuğudur.

2019’da heykeltraş Mehmet Aksoy’un "Semah" heykeli Nimri köyüne dikildiğinde, Öztürk’ün vizyonu bir kez daha görünür hale geldi. O an, Nimri'nin topraklarından yükselen tarihin sesini, çağdaş sanatın ritmiyle buluşturan bir adım oldu. Bir dağın yamaçlarında, kollarını semaya açmış bir figür, geçmişi hatırlatarak geleceğe doğru adım atıyordu. Bu adımların her biri, Nimri'nin bir zamanlar yaşadığı büyük dönüşümün anıtlarıydı. Her bir taş, her bir heykel, her bir sanatçı dokunuşu, yaşanmış bir öykü olarak köyün derinliklerinden yükselmeye başlıyordu.

2024 yılındaki proje kapsamında ise, Fransa'dan katılan heykeltıraş MarcPedoux’nun "Ab-ı Hayat" adlı heykeli, Nimri'yi bir kez daha dönüştürdü. Ancak bu dönüşüm, yalnızca fiziksel değil, kültürel ve manevi bir yenilenmeyi de simgeliyordu. Kenan Öztürk, her yeni sanat eserinde sadece bir figür ya da bir taş yerleştirmedi; her birini, köyün ruhuna dokunarak, geçmişin zamanla unuttuğu hatıraları yeniden canlandırmaya çalıştı. "Ab-ı Hayat" heykeli, bir anlamda bu topraklarda kaybolan hayatları, unutulan isimleri ve silinmiş izleri hatırlatıyordu. Kenan Öztürk, bu projeyle de bir kez daha tarihin sesine kulak verdi.

Nimri Kullukları Sanat Projesi, sadece bir sanat faaliyeti değil; aynı zamanda, bir zamanlar yaşamış, ama sesleri kaybolmuş insanların anılarına duyulan derin saygının bir ifadesidir. Kenan Öztürk, bu projeyle Nimri’yi bir sanat merkezi, bir hafıza mekânı haline getirmiştir. Her eser, geçmişin nostaljik bir yansıması ve aynı zamanda geleceğin hafızasına kazınan bir adım olarak köyün topraklarında ebedîleşecektir elbette. Bu projeye katılan her sanatçı, tıpkı Kenan Öztürk gibi, insanlık tarihinin en derin izleriyle şekillenen dünyaya da bir iz bırakmış olacaktır…

Bu yazıda, derleme ve aktarmalar yoluyla anlatmaya çalıştığım babamın köyü Nimri; geçmişi gelecekle buluşturan bir köprü ve Anadolu coğrafyasının kıymetli köylerinden biri olarak tarihe kazınmayı fazlasıyla hak ediyor; Nimri köylülerinin her yıl tekrarladıkları Ağustos buluşmaları, yeni projeler ve köy derneğinin çalışmaları da bu kadim yeri diri tutmaya önemli bir katkı sağlıyor. Ümit ederim ki Fırat’ın yanı başında yükselen Nimri ve Nimri gibi daha nice değerli köyümüz her daim sahip çıkılsın, yaşatılsın, unutturulmasın… Anadolu’nun özünü arayan herkes için bir yurt, bir ilham kaynağı olmaya devam etsin…

 

  1. Nimri Dede: Kaynakça: Arslan, Celal, İsmail Onarlı (2000). "Nimri Dede". Cem Dergisi. 106: 35. Buran, Ahmet (2006). Nimri Dede (Hayatı, Şiirleri). Elâzığ: Manas Yay. Dilçin, Cem (1995). Türk Şiir Bilgisi. Ankara: TDK Yay. Nimri Dede (yty). Dikensiz Bahçem.

 



Bu yazı 1090 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
3859 Okunma
2947 Okunma
1933 Okunma
1001 Okunma
918 Okunma
553 Okunma
529 Okunma
519 Okunma
497 Okunma
446 Okunma
435 Okunma
413 Okunma
379 Okunma
365 Okunma
317 Okunma
274 Okunma
269 Okunma
247 Okunma
5289 Okunma
4473 Okunma
4400 Okunma
4276 Okunma
4190 Okunma
4018 Okunma
3859 Okunma
3847 Okunma
3623 Okunma
2947 Okunma
1933 Okunma
1065 Okunma
1063 Okunma
1045 Okunma
1001 Okunma
989 Okunma
924 Okunma
918 Okunma
896 Okunma
890 Okunma
872 Okunma
870 Okunma
818 Okunma
816 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI