68 Kuşağı ve Sonuçları: Bir Analiz
Bizim kuşağın heyecan, enerji ve idealizm dolu eylemlerini anlatırken, nakle dayanan varsayımlardan çok, olayın içinden gelen, o günleri yaşayan bugünün yaş almış delikanlısı bendeniz gibi kişilerin sesine kulak vermek gerekir.
Bilgi ve bilimin haysiyetine bağlı kalarak, o günkü konumum itibarıyla "sağ" ve "sol" kanadın önden gidenlerini yakından tanıyıp takip ettiğim için, açık ve net eleştirel gözle bakıp irdelemeyi kendime prensip edindim.
Mayıs 1968 ile başlayan, masumiyet yüklü insani isteklerin öğrenci eliyle dile getirilmesi kadar doğal bir durum olamazdı. Gençlik eylemlerinin masum isteklerinin üniversite idaresine doğrudan ve siyasi erke de basın yoluyla yansıtılması, kimseyi suçlu yapmaz. Bu eylemler, bir özgürlük, eşitlik ve yönetime katılma mücadelesiydi.
Gençliğin enerjisini ve heyecanını kullanarak çatıştırmak, muhtemel sömürgen kanalların açık tutulmasını sağlamak için, onlara göre ideolojik temel yapının örgütsel düzeyde gençlere yansıması gerekiyordu. Bunu mevcut sisteme karşı bir başkaldırı olarak algılayan ve devrimin kaçınılmazlığına inanan gençler, dünyadaki örnekleri rehber alarak çağının "solcuları / sosyalistleri / komünistleri" olarak tanındı; aslında bu, emperyalizmin yarattığı bir düşmanlığın sonucuydu.
Düşmana karşı anti-düşman yaratılmalıydı ki çatıştırma çok daha kolay olsun; nitekim alt yapı buna hazırdı. İşte bu altyapıyı oluşturan "sağcılar / milliyetçiler / muhafazakârlar" kanadın genel temsilcisi olan talebe cemiyetleri ve derneklerinin üst kuruluşları, aslında talebelerden çok siyasi bir gücün gençlik merkezleri gibi faaliyet gösteriyordu. Talebe cemiyetleri ve derneklerinin oluşturduğu üst kuruluşlar, asli görevlerini bir yana bırakıp toplumsal olaylarda gençlerin potansiyelini siyasi erkin lehine kullanmayı öncelik haline getirmişti. Bu durum, geri kalmış toplumlarda sivil toplum örgütlerinin siyasetin emrine girmesiyle ortaya çıkan yanlış uygulamaların bir sonucuydu.
***
1. Kuşağın Çıkışı ve Eylemleri
Bizim kuşağın ortaya çıkışı, eylemleri, bıraktığı etki ve vardığı sonuç bir bütün olarak irdelendiğinde, önemli sonuçlar ortaya çıkar. Bunlar şöyle özetlenebilir:
Devrimin çare olma inancı: Bu kuşağın çıkış noktası, mevcut üniversite sisteminden duyulan memnuniyetsizlik ve reformist taleplerin yönetimce karşılanmamasıydı. Sistem sorgulanmış ve devrimin gerekliliğine inanılmıştır.
Devrimci liderlerin etkisi: Che Guevara, Fidel Castro ve Mao gibi devrimcilerin varlığı, Latin Amerika ve Çin’de kültür devrimlerinin gerçekleştirilmiş olması, öğrencilerde devrimin yapılabilirliğine dair inancı güçlendirdi.
Askeri ihtilallere katkı: 1960 askeri darbesinde öğrencilerin etkisinin olduğu varsayımı, gençlerin devrimi gerçekleştirebileceklerine olan inançlarını pekiştirdi.
Proleter hareketin dinamizmi: Öğrencilerin proleter hareketi üstlenmesi ve işçilerin eylem alanlarına sürülmesi, öğrenciler için önemli bir başarı olarak görüldü.
Sosyalizme yakın duyarlılık: Gençlik kuşağında sol görüş/ düşünce sempatisi öne çıkmış, antiemperyalist düşüncenin kaynağı olarak sosyalizm benimsenmişti.
Antiemperyalizm ve antikomünizm: Devrimsel düşünceye karşı oluşturulan antikomünist / milliyetçi / muhafazakâr cephe, devrimciler karşıtı olarak "ülkeye sahip çıkma görevi" üstlendi. Bu durum, her iki kanadın da kaybetmesine yol açtı.
***
2. Rol Modeller ve Yanılgılar
Devrimci/sosyalist/komünist gençler için rol modeller, Lenin, Che Guevara, Fidel Castro ve Mao idi. Bu figürler, devrimin silahla yapılabilirliğini gündeme getirdi ve gençler için idol hâline geldi. Bunun temelinde dünyada yükselen ABD karşıtlığı ve sosyalizme sempati önemli bir etkendi.
Türkiye’de gençlik eylemleri için ortak payda olabilecek fikir enginliğine sahip olan Sultangaliyev (Demir, 2022) yeterince anlaşılmadı ve okunmadı. Öte yandan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İstiklal Savaşı ruhu, devrimci/sosyalist/komünist gençler tarafından yeterince benimsenmedi. Bu kuşağın büyük kısmı, milli modeli ihmal ederek yabancı örnekleri rehber edindi. Milli bir model olan Gazi Paşa’yı ve İstiklal Harbi’nin eylemsel ilkelerini benimsememek, büyük bir yanılgıydı.
Masum öğrenci isteklerinin ötesinde, rejim tartışmasına ve silahlı eylemlerle değişim varsayımına karşı, mevcut durumu koruma refleksiyle oluşturulan karşıt görüşler ve çatışmaların sürdürülmesi, sömürgen güçlerin varlığını kesin biçimde ortaya koydu.
***
3. Uluslararası Perspektif ve Tarihsel Paraleller
Bizim 68’lilerin durumu, İspanya’da devrim yapmaya çalışan bir grup öğrencinin dramatik yaşam öykülerini hatırlatır. Belgesel niteliğindeki "Kasım" filmi, bu dramatik sonuçları somut olarak aktarmaktadır. Bir İspanyol genç şöyle demiştir:
"...Sadece İspanya'yı değil, bütün dünyayı değiştirebileceğimize inanmıştık. Yenildik, perişan edildik; şimdi dünyanın beni değiştirmemesi için direnmekteyim..."
Bu ifade, bir gençliğin tüm yönlerini yansıtan çarpıcı bir örnektir.
Türkiye’de 1947 doğumluların ardından, aynı dinamikler 1970’li yıllarda da devam etti. 1980 darbesi ile sorunlar etnik çatışmalara evrildi ve gençlik, askeri cuntanın gök ekin biçer gibi tırpanlamasıyla karşılaştı. Darbe sonrası gençlikte başlayan "nemelazımcılık", "pasifsizim" ve "apolitizm", günümüzde "kutsal değerler" ve "hamaset" maskesi altında çürümüş bir sistem hâline geldi. Bu çürümüşlük, örgütlü cehalet olarak sistemleşmiş ve topluma egemen olmuştur.
4. Sonuç
Geçmişin gözünden bakıldığında, 68 kuşağı hem enerji hem de idealizm açısından zengin bir gençlik ortaya koymuş, fakat yanlış rehber seçimi ve ulusal modellerin ihmal edilmesi nedeniyle bazı kayıplar yaşamıştır. Masum eylemlerinin ötesine geçerek silahlı mücadele varsayımı, dış müdahaleler ve sömürgen güçlerin etkisi, çatışmaların sürdürülmesine yol açmıştır. Tarih, bu sürecin gerçekliğini ve kuşağın deneyimlerini anlamak için en önemli kaynaktır.