Bizim Kuşağın Halleri-3
Son olarak; nasıl anımsanmaz şimdi; nerede o güzelim bahçelerde taze ve doğal ermiş meyveleri elimizle topladığımız günler?
Mahallede ve köyde korkusuzca oyunlar oynadığımız sokaklar, harmanlar, meydanlar nerde?
Nerede mahallenin, köyün sözünün eri bıçkın delikanlıları, mahallenin efeleri gençler nerede?
‘Komşunun, komşu külüne muhtaç olduğu’ dostluk kokan komşuluklar, arkadaşlıklar, iyi günde değil zor günde yanı başımızda duran vefalı dostluklar, ölesiye arkadaşlıklar nerde?
Bunların yanında yanakları al al olmuş utangaç kızları gören var mı şimdilerde?
Özgün ve özel değer olarak bilinen saflık, doğallık, bağlılıktan eser kaldı mı ki şimdi?
Tüm bunları düşündükçe o yokluk içinde kıvranan ama mutlu olan çocukluk yıllarını, doğanın koynunda doğayla bütünleşen birey olmanın çocuğu olarak özlüyoruz.
Farklı olan çocukluğumuzun el yapımı oyuncaklar, kuyruklu uçurtmanın peşinde koşarken düşüp yaralanan diz kapaklarını anımsayan benim kuşağım hep geçmişi geleceğe taşıdı.
Her biri bir hikâye olan anılarımızı yazarken ya da zamanı geniş kişilere anlatırken yaşanan duygu yüklü haller, işin süsü sayılır. Haliyle geçmişe takılıp anılarında yaşayan ak saçlı biz gençleri de hoş karşılamak gerekir zira başka sermayemiz kalmadı hatıralarımızdan başka…
***
Peki, şimdiki çocuklar ne yapıyor?
Sosyal medya denilen bir felaketin girdabında çocuğu, genci, yaşlısı bu sektörün esiri olmuş. Ya bilgisayarın başında ya da akıllı telefonun karşısında internette “fast-food” atıştırmalarla beslenerek, yabancı müziği indirip dinliyor. Onları bu çıkmaza doğru sürükleyen değişim ve gelişim anlatılıyor artık.
Genel görünümlerine bakıldığında bu çocukların çoğunluğu kilolu (obez) ve soluk renkli, çarpık dişlerle size tebessüm değil yüksek sesle konuşan ve gülen çocuklar! Evet, bu çocuklar da gençler de sınırsız vahşi bir teknoloji çağını yaşıyorlar.
Bizim kuşağın yaşadığı asırlar gerilerde kaldı; bir zamanlar çocuktular genç oldular, baba oldular, dede oldular. Çok zorlu aşamalardan geçtiler, yıkılmadılar, ayaktalar.
Yolun sonuna geldiler; artık yaşadıkları kadar yine yaşayamayacaklarına göre devri-daimi tamamlamak üzereler. En genci 70’e merdiven dayadı! Bir bu kadar daha ömürlerinin olmadığını biliyorlar.
***
Bu satırları yazarken konu edilen olaylar, bir hayıflanma değildir, yaş almanın hayfı hiç değildir. Sonuçta yaşamın döngüsü durmuyor. Huzurla ifade edelim ki o yılları görüp o hayatları yaşadık, asla pişmanlık duymadan!..
Bir gerçeği de itiraf etmeliyim ki o fırtınalı yılları, yarış atı misali hayata doludizgin koşan o yıllar asla unutulmuyor, özlüyoruz. Mümkün olsaydı aynı hayatı yeni baştan ama bu aklımızla büyük heyecanla daha planlı, daha verimli yaşamak isterdim!.. Tabii ki mümkün değil, istemek demek, yaşamak demek değil! Bizim kuşak iz bırakarak görevini yaptı, bundan sonrası görevler yeni teknoloji çağının yeni kuşakların olacaktır.
Burada bizim kuşağının hikâyesi bitiyor.
Esen kalınız