GEÇMİŞTE MİŞELLİ’NİN YAŞAM KAYNAĞIYDI BU ÇEŞME
2023 eylül ayında, köyden beni telefonla arayan dostum İsmail Çolak, sağlık durumumu sorduktan sonra, “Şu anda Taş mahalle çeşmesinin başındayız” dedi. Ben de:
“Anlaşılan yalnız değilsin, yanında kimler var?” diye sorduğumda,
“Eski taş mahalleli komşuları toplayıp ziyarete geldik, çocukluk günlerimizi yad ediyoruz. Az önce evinize bakıp senden söz ettik, sen de burada olsaydın daha mutlu olacaktık...” Biz telefonla konuşurken her sıkıntımızda yanımızda olan kapı komşumuz rahmetli Muharrem abi ve Zeynep ablanın kızı (Huriye) Hürüşan İsmail’e seslenerek “Ali abiyle mi görüşüyorsun? Ver ben de konuşmak istiyorum” dedi ve telefonu kaparak, “Ali abi nasılsın?” Diyerek sohbette başladı. Hürüşan ve kardeşleri evimizin çocukları gibiydiler, fakat köydeki değişimle birlikte biten komşuluklar gibi, onlar da kopmuşlardı Taş mahalleden. Hurişan, sağlık durumumu sorduktan sonra bir hayli sohbet ettik ve “Ali abi, seneye senin de katılacağın ziyarette buluşmayı diliyoruz” dediğinde, ben de:
“Aranızda bulunmayı, geçmiş yılların anılarını tazelemeyi çok arzuluyorum, ama sağlık durumumdan dolayı bir daha köye gelmem imkansız görünüyor.”
“Böyle konuşma Ali abi, biz senin için de dua ediyoruz, inşallah en kısa sürede sağlığına kavuşacaksın.”
Telefonu kapattıktan sonra çeşmenin geçmişte tüm köye, sonraki yıllarda Taş mahalleye sağladığı yaşam koşullarını düşünmekten kendimi alamadım...
Biz daha doğmadan bu çeşmenin sağında ve solunda yükselen tepeler üzerinde yaşayan yaklaşık seksen-doksan haneli köyün en önemli su kaynağıydı bu çeşme. Yaşlılarımızın anlattıklarına göre çeşmenin başında her an onlarca kadın ellerindeki bakraçlarla(1) gelir, çeşme başında karşılaştığı kadınlarla sohbet eder, bakraçlarını doldurup tepelerdeki evlerine doğru yollanırlardı. Götürdükleri sularla yemeklerini pişirir, banyolarını yapar, çamaşırlarını yıkarlardı. O zor koşullarda yaşamlarını süren komşularımız çektikleri sıkıntıları anlatırlarken duygulanırlardı. Komşumuz Fade teyze: “Evimiz dağın tepesindeydi, ben her gün en az beş altı defa iki bakraçla o tepeden çeşmeye iner bakraçlarımı doldurur eve dönerdim, diğer komşular da aynı sıkıntılarla evlerine su taşıyorlardı.” diyordu. Bu çeşme günümüzde olduğu gibi geçmişte de köyde yaşayan tüm insanların ve hayvanların yaşam kaynağıydı.
Dağın yamacındaki evimiz bu çeşmeye en yakın evdi. Ayrıca çeşmenin önündeki farklı isimlerle anılan beş-altı asırlık dutlar da atalarımızdan bize miras kalmışlardı. Çocukluğumuz döneminde köylülerimiz her yıl ağustos ortalarında ziyaret yeri olarak bilinen gölde toplanırlardı. Bu ziyarette Taş mahalle dahil herkes katılırdı, fakat Taş mahallede oturan on beş hane ve Taş mahalleden diğer mahallelere taşının birkaç aile harmanlar kaldırıldıktan sonra belirledikleri bir günde kurbanlıklarını alarak bu çeşme başında toplanmayı da ihmal etmezlerdi. Bu gün çeşmenin iki yanında bulunan tepelerin yamaçlarından zirvesine kadar dizilmiş peglerde(2) oturan köylülerimizin yaşam kaynağı olan bu çeşme geçmişten günümüze kutsallığını korumuştu.
Çocukluk yıllarımızda Taş mahallede düz alan olmadığından tüm çocukların oyun alanı bu çeşme ve çevresinden ibaretti. Biz çocuklar burada oyunlar oynar, kavga eder ve birkaç saat sonra bir şey olmamış gibi yine burada bir araya gelirdik. Annelerimiz gün boyu ellerindeki bakraçlarla çeşmeye gelip evlerinin ihtiyaçları olan suyu doldurup giderlerdi. Çeşme başı sürekli hareketli olduğundan kavga eden, yaramazlık yapan çocuklar sürekli uyarılırlardı.
Bu çeşme; Mandere’ye(3), Aşağı Mişelli’ye(4), Merab, Hışinik ve Sınağpır’a(5) giden tüm yoların üzerinde olduğundan bu yollardan gelen ve giden herkes durup suyundan içer ve burada serinlerdi. Harmanlar kaldırıldıktan sonra Taş mahallenin unluk buğdaylar bu çeşmede yıkanır, bulgurluk buğdaylar bu çeşmede yıkandıktan sonra çeşmenin önünde bulunan beş altı asırlık dut ağaçlarının altına kurulan ocakların üzerine konan kazanlarda kaynatılırdı. Bulgur kaynatan aile çeşmeye gelen herkese, “Buyur hedik ye” diyerek kaynamakta olan bulgurluk buğdaydan bir tabak ikram ederdi. Çeşme suyu herkesin ihtiyaçlarını karşıladığı gibi Taş mahalle evlerinin önündeki bahçeleri de sular, sabahları meraya giden ve akşam dönen küçük ve büyük baş hayvanların da su ihtiyacını karşılıyordu.
Geçmiş dönemde tüm köyün, sonraki yıllarda Taş Mahallenin can damarı olan çeşmenin kutsallığı hep konuşulurdu. Bu çeşmenin başında muhtemelen Hızır olduğu sanılan ak sakallı yaşlı birini gördüğünü söyleyenler vardı. Bunlardan biri:
“Ben çeşmeye varmak üzereydim ki, at üzerinde çeşmeye yanaşan yaşlı birinin atından inerek çeşmede ellerini yüzünü yıkamaya başladığını gördüm. Ak sakalı göbeğine kadar inen adamın kim olduğunu sormak için ona doğru hareket ettiğimde o bir sıçrayışta atına bindi ve bir anda yok oldu.
Bir başkası:
Ben çeşmeye giderken, kır saçlı ve sakallı yaşlı biri omuzuna attığı heybesiyle çeşme başına yanaşıyordu, ona yardım etmek için yanına yanaşıp omuzundaki heybeyi almak istedim, o benim elimden tutarak ‘Benden uzak dur’ dedi ve kayboldu.
Hastalanıp yataklara düşen biri:
“Ben sabah gün doğmadan bakraçlarımı alarak çeşmeye su doldurmaya gidiyordum, çeşmeye yanaştığımda çeşme başında kır saçlı ve sakallı yaşlı birinin ellerini yüzünü yıkadığını görünce onu rahatsız etmemek için durdum. Az bir süre bekledikten sonra o yöne doğru baktığımda çeşme başında kimseler yoktu, hemen eve döndüm hastalanıp yataklara düştüm” diye anlatmıştı.
Bu anlatılanların hayal ürünü mü gerçek mi olduğunu bilmiyorum. Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla çeşme burada yaşayanların gözünde kutsallaşmıştı. Rahmetli annemin ise zor durumlarda, yardıma muhtaç olduğunda yardım dilediği kutsal mertebesiydi bu çeşme; yaşamının sonuna kadar köyde kaldığı her hafta perşembeyi cumaya bağlayan günün akşamı kendi hazırladığı üç mumu alır çeşmeye götürüp yakar, dualar okuyup dönerdi. Ve kapı önünde su olduğu halde her sabah gidip ellerini yüzünü çeşmede yıkadıktan sonra “Ey mübarek sen bu güne kadar sana gelen kimseyi boş çevirmedin/göndermedin” deyip dualar ederdi.
(1) Bakraç : Bakır kova.
(2) Pegler : Köyün eski yerleşim alanında bulunan evlerin yıkıntıları.
(3) Mandere : Köyümüzün mezrası.
(4) Aşağı Mişelli : Keban barajı yapıldıktan sonra su altında kalan komşu köy.
(5) Merab, Hışinik, Sınağpır : Köylülerimizin arazilerinin bulunduğu uzak bölge isimleri.