Bugun...


YAZAR : SELAHATTİN YALÇINER

facebook-paylas
ÇARPIM (Köy Evlerimizin İç Boyası)
Tarih: 01-11-2025 12:12:00 Güncelleme: 01-11-2025 12:12:00


ÇARPIM (Köy Evlerimizin İç Boyası)

 

Keban Nimri köyümüzün damları, köyün civarında bulunan belli bir yerin toprağını eleyip kalın bir şekilde kaplanırdı. Bu toprakta genelde karşıbaşı dediğimiz yerin toprağı saylı olduğundan, elenince su geçirmezliği artarmış. Böyle bir sistem asırlarca çeşitli deneyimlerden sonra elde edildiği kesin Zaten sıfırdan yapılan evin damına kalın bir örtü şeklinde yayıldığında, uzun yıllar asla sorun çıkarmazdı. Her yağmur sonrası Loğ dediğimiz yuvarlak silindir şeklindeki taşla loğlanırdı. Yeni yapılan evlerin çatısını kaplayan kiremitler kış gelmeden, kırık çatlak ne varsa şu an herkes elden geçiriyor bilirsiniz. Fakat toprak damlar böyle çok masraflı değildi. Yeterki her yağmur sonrası ev halkı erinmeden çıkıp damlarını loğlasın. Bu da çok büyük bir külfet sayılmazdı. Bir kişi dama çıkıp 15,, 20 dakikada loğlama işini rahatlıkla bitirirdi.

Eski köy evlerinin nasıl uzun ömürlü olduğunu biraz açarsak eğer, duvarlar yapılmış, damların üzerine kalın toprak örtüsü dökülmeden önce diğer işler bitirilir. Ahşap dediğimiz direğinden üst kaplama işlevini gören ağaçlar kalından incesine kadar sırasıyla yerleştirilir. Ahşap örtü aralıklarından üzerine serilecek toprak dökülmesin diye, elden geldiğince orta kalınlıkta olan ağaçlar ikiye yarılıp öyle dizilirdi. Daha sonra mertek kalınlıkta dediğimiz ağaçlar dizilirdi. En sonunda çalı çırpı gibi ince olanlar serilirdi. Ve daha sonra topraktan harç yapılır, ince bir tabaka halinde damın tamamı kaplanırdı. En son işlem kalın toprak tabakası serilerek, yapılan evin damlarının bitiş finali ile sona ererdi. Çatı dediğimiz damlar bitene kadar, duvarların içi ve dışı yine topraktan elde edilen harçla sıvanırdı.

Evin kapıları, pencereleri, şömine şeklinde olan ocağı ve gömme dolap gibi yüklük yerleri de sıvanın bitiminde meydana çıkardı. Evi yaptıran köylümüzün maddi imkanları ölçüsünde ev bitmiştir. Geriye sadece boya badana işleri kalmış sayılır. Kapı kilidi anahtarı, pencere camları ve çivi haricinde, her şeyin köyümüzde bulunan imkanlarla başlayıp bitirilen evlerimizin, kendine has iç boyası da, yine Nimri köyümüzün topraklarından elde ediliyordu.

Adına Çarpım dediğimiz kireç benzeri ve kireç kadar beyaz toprağı, aynı şekilde su katılarak belli bir ölçüde sıvı haline getirilir, evlerimizin iç duvarların tamamı boyanırdı. Duvara sürüldükten bir kaç saat sonra, aynı kireç gibi kar beyazı olur ve evlerimizin içi gün gibi aydınlanırdı. Nimri köyümüzün söyleyiş şekliyle (cıngır cıngır olurdu). Şimdi merak eden olur bu Çarpım denilen beyaz toprak nereden elde ediyordunuz diye. Köyümüz mezarlıkları yöresinin üst tarafı olan bölgede, kim bulmuş kimler tarafından keşfedilmiş bilmiyoruz. Sanırım asırlardan beri bu beyaz topraktan faydalanmışız. Üst tabaka bildiğimiz toprak rengi ama, yanlamasına küçük tünel şeklinde oydukça Çarpım dediğimiz beyaz toprağa ulaşıp ihtiyacı kadarı alınırmış. Çok kazıp çok götürmeye de hiç gerek yoktu. Sanırım en çok 5 veya 10 kilo bir evin içini, Nimri diliyle cıngır cıngır ederdi zaten. Çarpım'ı gerek duvara sürerken gerek kuruduktan sonra kendine has bir kokusu vardı. Bu kokunun adına temiz koku desek bence hiç yanlış olmaz. Bu Çarpım dediğimiz beyaz toprağın bulunduğu yere Çarpımlık deriz hala. Öğrendiğime göre Nimri köyümüzde olan Çarpım'ı, akraba köylerimizden Bayındır ve Denizli köyleri de buradan alır kullanırmış. Hatta eskiden fakir fukaralığın diz boyu olduğu yıllarda, bazı köylülerimizin Keban İlçemize götürüp sattıklarını duyardık.

Konuyu şöyle toparlayacak olursak eğer, Keban ve çevresi düz ova olmasa da, sarp dağları ve enginleri, yörede yaşayan insanlar için birer hazineymiş. Tarihler boyu Keban madeni bölgeye egemen olan yönetimlere zenginlikler kazandırmış zaten. Bereketli dağlarının sayısız gerçek belgelerini, merak eden Başbakanlık devlet arşivlerinde bulabilir. Teknoloji geliştikçe yöremiz dağlarında kıymet teşkil eden, daha nice hazinelerin toprak altında uyuduğundan haberdarız.

Beni en çok üzen konu, asırlar önce zor şartlarda yaşayan insanlık, kendine çok faydalı şeyler bulup kullanırken, uzay çağını yaşadığımız şu asırda, dağlarımızı adeta sahipsiz bırakmışız sahipsiz...

Selahattin Yalçıner

 



Bu yazı 554 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
4030 Okunma
3843 Okunma
3755 Okunma
3402 Okunma
2749 Okunma
993 Okunma
777 Okunma
737 Okunma
699 Okunma
683 Okunma
660 Okunma
623 Okunma
609 Okunma
601 Okunma
593 Okunma
580 Okunma
526 Okunma
522 Okunma
448 Okunma
446 Okunma
390 Okunma
351 Okunma
340 Okunma
332 Okunma
5155 Okunma
5061 Okunma
4794 Okunma
4766 Okunma
4684 Okunma
4271 Okunma
4080 Okunma
4030 Okunma
3928 Okunma
3887 Okunma
3843 Okunma
3755 Okunma
3641 Okunma
3608 Okunma
3569 Okunma
3560 Okunma
3469 Okunma
3402 Okunma
2819 Okunma
2798 Okunma
2749 Okunma
2222 Okunma
1951 Okunma
1656 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI