ANAMA MEKTUP
Canım anam…
Hani, küçücük bir evimiz vardı.
Sen bana YEMEN türküsü söylerdin,
Ben merakla dinlerdim…
Gökkuşağının tüm renklerini senden öğrendim ana.
O şirin evimizin bahçesinde,
Soğuk sıcak , yağmur çamur demeden,
Kır çiçekleri toplardım.
Hatırladın mı ana…
Yine karlı ve soğuk bir gündü;
Güneş tepeleri aşmış,
El ve ayaklarım soğuktan morarmıştı.
O analık duygunla,
Küçücük ellerimi, avuçlarına alıp, üfleyerek ısıtmıştın…
Yine talihsiz bir gündü,
Vatanımın üzerinde,
Zulmün ve vahşetin,
Kol gezdiği gündü.
Sen o gün uyumamıştın…
Gözlerin dolu dolu,
Hıçkırıklara boğulmuş,
Sessizce ağlıyordun.
Senden duymuştum ana,
Babamın ayağında ki yırtık çarığıyla,
Bilinmeyen bir menzilde,
Süngü Muharebesine girdiğini,
Ve.. Şehit düştüğünü..
O günü hatırlıyorum ana,
Sen o gün başına kara yazma bağlamıştın.
Gözyaşların sel olmuş,
Bu topraklara düşman girmesin,
Bayrak düşmesin,
Namus kirlenmesin diye, ağlıyordun..
O gün sen..
Namaza durmuş,
Mübarek ellerin havada,
Allah’ la konuşurcasına yalvarıyordun..
Sen dualarla teselli oluyordun.
Amin diyip…
Elini mübarek yüzüne sürdüğünde,
Bende içimden,
Amin demiştim…
Ve o gün seni rüyamda,
Bir gül bahçesinde,
Demet demet,
Gül toplarken görmüştüm.
Anacığım…
O yağmurlu günü, hiç mi hiç unutamadım.
Ben sıcak yatağımda,
Mışıl mışıl uyurken,
Aceleyle beni kaldırmıştın.
“ kalk yavrum” diyerek,
Bilmediğim bir yolculuğa çıkarmıştın..
Ben ise,
Arkadaşlarıma imreniyor,
Birlikte oynadığımız,
Oyunlarımızı düşünüyordum.
Ama sen…
Hiçbir şeye aldırmadan,
Beni ince bir örtüye dolayıp,
Mübarek sırtına almıştın..
Gecenin ıssız karanlığında,
Dağ bayır, çamur demeden,
Düşe kalka yürüyordun.
Kaç saat yürüdüğünü hatırlamıyorum ana.
Ağaçlıklar arasında,
Loş bir ışık görmüştün,
Oraya vardığında,
İlk duyduğum ses Kur’an sesiydi.
Senin gibi mübarek analar,
Orada toplanmış,
Kağnılara cephane yüklüyorlardı.
Anacığım…
Sanada cephane yüklü bir kağnı teslim edilmişti,
Ve.. yola çıkmıştık..
Sen,
Mehmetçiğe cephane yetiştirmek için,
Üstümden aldığın örtüyü,
Islanmasın diye,
Cephanelerin üstüne örtmüştün.
Ben hem üşüyor, hem de ıslanıyordum..
Ama sen..
Mehmetçiğe cephane yetişsin,
Vatan kurtulsun diye,
Üşüdüğüme aldırmıyordun.
Ah ana ah…
Kim seni bilebilirdi,
Sırtında Mehmedin,
Elinde sopan,
Önünde kağnılar,
Dağ bayır demeden,
Çamurlu yollara,
Azgın sulara,
Issız karanlıkta,
Bilinmeyen bir öyküye yürüdüğünü..
Kulağıma fısıldadığın,
“ Bir çivi, bir nalı,
Bir nal, bir atı,
Bir at, bir askeri,
Bir asker, bir orduyu,
Bir ordu, vatan kurtarır.” Sözlerini unutamıyorum ana..
Şimdi seni daha iyi anlıyorum.
Sen inançsın,
Sen fikir,
Senin teslim ettiğin vatan,
Gül gibi temiz.
Anacığım…
İslam Peygamberi diyor ki;
Cennet annenin ayakları altındadır,
Senin mükafatın ise,
Allah’ ın katındadır.
Çünkü..
İncecik bir örtü,
Cephaneyle sırlaştı,
Mehmetçiğe yetişip,
Vatan bütünlüğünde birleşti.
Sen..
Vatan için, tabialarda mutluluk güneşi,
Mehmetçiğin gönlünde hürriyet meşalesi..
Sen..
Aziziyede Nine Hatun,
Maraşta Sütçü İmam,
Antep de Şahin.
Anacığım…
Sen bana Yemen türküsü söylerdin,
Ben şuan,
Ne YEMEN de,
Ne KORE’ de
Ne KIBRIS’ ta,
Ne de Cephedeyim.
Ben şuan,
Elimde kalemim,
Masamda kağıt,
İçimde ağıt,
Seni yazmak için,
Kelimeler arıyorum ANA…
Mustafa ERGAN