Bugun...


EĞİTİMCİ - YAZAR : MİDRAN YOKUŞ

facebook-paylas
KEBAN KÖYLERİ:(28) NİMRİ(NİMİRLİ)-11
Tarih: 15-09-2025 13:15:00 Güncelleme: 15-09-2025 17:09:00


KEBAN KÖYLERİ:(28) NİMRİ(NİMİRLİ)-11

Midran YOKUŞ

 

NİMRİ*

……

Nimri Köyü’ne 13.09.1976 tarihinde öğretmen olarak atandım ve 01.10.1980 tarihine kadar görevim devam etti.

 

24 Ağustos 2018 Cuma günü Nimri köyü “Ağbaba Kurban Günü” Nimri’den ayrılışımın üzerinden kırk yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, köylülerle bir araya gelmenin gurur ve heyecanını bir kez daha yaşadım.

 

Öğretmenlik yaptığım 1970’li yıllar da tanıdığım ve dostluklarına doyamadığım, sonraları “Hakka yürüyen” köy büyüklerinden söz ustası Nimri Dede, nükteleriyle hafızalarda yer alan Kazım Hasan, aramızda ki sohbetlerde anladığım kadarıyla Behice BORAN döneminde TİP üyesi Ahmet Duman ve Mehmet Yavuz, sakinliğiyle bilinen Fevzi Dayı, köyün dedesi Ali Baba, el becerileriyle zamanın zanaatkârı Hüseyin Ali Yalçın, sert bakışlarıyla İbrahim Emi, temiz giyim ve kuşamıyla Kemal Orhan, sayılan sevilen Avşar Hasan, kekliğin dilini anlayan Enver Abi ve Ali Çetin, o sancılı yılarda siyasi görüşleri nedeniyle başı beladan kurtulmayan Hüseyin Özden diğer ismiyle meşhur G. İmam’ı anımsadım. Sonra Hatçe Ana’yı, Güllü Hala’yı, Satım Dayıyı, Zöhre Bacıyı, Selver Teyzeyi, Şanzimet Yengeyi, Fatik Anayı, Yeter Halayı. Ve isimlerini sayamadığım o yıllar yaşayan kadın-erkek bütün değerli büyüklere karşı vefa borcumuzun olduğunu, unutmadığımı - unutamayacağımızı bir kez daha düşündüm.

 

Gönlü rahmet istedi, Ahmet Duman’ın bana anlattığı bir olayı anlatmadan geçemeyeceğim. “Hocam, 1965 yılında Türkiye’de milletvekili seçimlerinin yapılacağına günler kalmıştı. Herkes kendi siyasi görüşü gereği kendine yakın hissettiği bir partiye oy toplamaya, ben de, Türkiye İşçi Partisi için çalışıyordum. Günün akşam saatleriydi, yemekten sonra yengen yaptığı çorbadan bir bakracakoyup, köyümüzde yalnız başına ve ‘gariban’ saydığımız Satım Dayı ve Güllü Hala’nın evine gittim. İkisi ocağın başına çömelmiş, yüzlerindeki hüzün her halinden belliydi. Selamdan sonra, hal-hatır faslı bitince kendilerine seçimlerin yakın bir zamanda yapılacağını söyledim. Seçimlere giren Adalet Partisi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi, ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin zenginlerden yana olduklarını; bugüne kadar Türkiye’nin hiçbir sorununa çözüm getiremediklerini söyledim. Fakir, fukara dostu, köylülere toprak, herkese iş bulacak partinin, ancak Türkiye İşçi Partisi olduğunu anlatmaya ve bizim gibi insanlarında bu partiye oy vermemizin doğru olacağını anlatmaya çalışırken, Güllü Hala:

-Eyieyi de oğul, bu parti gelince köylünün malını mülkünü elinden alacakmış, demez mi? Doğrusu, oldukça sinirlendim ve tepem attı,anamın yaşındaki kadına döndüm:

-Behey …..….kadın... Alırsa, Kâzım Hasan’ın malını alır, alırsa Memet Yavuz’un mülkünü alır. Senin, benim neyimiz var ki elimizden alsın, deyip evi o saat terk ettim!

…….

Mesleğimin henüz başlarındayken onların birikimlerinden, deneyimlerinden nasıl faydalandığımı düşündükçe hepsinin ‘yerleri aydınlık, yıldızlar yoldaşı olsun’ dedim.

 

1977 yılının Şubat soğuğunda dünyaya ‘merhaba’ diyen oğlumuzun ismini Nimri koyduk. (Halk dilinde köyün ismi,  “Nimirli” denilirdi.) Bu besbelli ki, köy halkının üzerimizde bırakmış olduğu, olumlu bireysel-toplumsal etkileşmemizdendi. Onun için insanı incelemeden evrensel sistemi incelemek olası değildir. 700 yıllık Nimri’yi anlamak için de bu insanları tanımak-tanıtmak gerekir.

 

Şu anda, köy sitesinde köyün tarihi ile ilgili on yedi sayfalık bir çalışma var. Nimri’li cevher niteliğinde genç kalemlerin bir gün bu söylenenleri yapacaklarına inancım tamdır. Keban’ın birçok köyü ile ilgili kuvvetle muhtemel herhangi bir yazılı belge, kayıt-kuyut yok. Dolayısıyla eksikleriyle de olsa bizi ancak “sözlü tarih” çalışmaları sonuca götürebilir. Yoksa dışarıdan profesörlerin, akademisyenlerin ya da yazar-çizerlerin söylediklerinden-söyleyeceklerinden çok sağlıklı bilgilere ulaşmamız olası değildir. Örneğin, Nimri Dede üzerinden Alevi şairler tanıtılırken, çoğu zaman ve özellikle de bunların yüksek perdeden, Alevi Bektaşi damarından geldiklerini vurgulamaları tartışılır.  Çünkü Alevi yol erenleri, yol yürütücülerinin, bu alanda bir ömür harcamış bilim adamlarının ve büyüklerimizden öğrendiklerimize bakıldığında; Kızılbaş Aleviliğin, Bektaşilikten ayrıştığı noktalar belirgindir:

1) “….Kızılbaşlık ve Bektaşilik, uzun yıllar içerisinde karşılıklı etkileşim sonucunda iç içe geçmiş kardeş inançlar gibi görülmektedir. Bu nedenle bazı düşünürler, Aleviliği bir üst kurum; Bektaşiliği, Kızılbaşlığı, Eli-İlah ve Ehli Hak gibi inançları da bir alt kurum olarak gösterirler. Bu tanımlamalar her ne kadar ‘doğru’ gibi gözükse de, gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Kızılbaşlık ve Bektaşilik, aynı kaynaktan beslenerek gelmemişlerdir, var oluş nedenleri farklıdır.

2) Kızılbaşlık, devlet tarafından gördüğü aşırı şiddet karşısında Bektaşiliğe sızmış ve onu değişime zorlamıştır. Ayrışma sadece inançta değil, dini ritüellerde de kendini göstermektedir. Hitap ettikleri kitle tabanları farklı farklıdır. Bektaşi Dergâhlarının devlete ve İslam’a olan yaklaşımlarıyla Kızılbaşların yaklaşımları aynı değildir. Sosyal-siyasal olaylara bakışları farklıdır. Kızılbaşlık, artı değer üretmeyen radikal bir köylü inancı iken, Bektaşilik, devletle yakın ilişkide olan okumuş bir aydın hareketidir.

3) Kızılbaşlar Ocaklara bağlı, Reyber, Pir ve Mürşid’e saygılı, kirvesiz, Müsahipsiz yaşayamazlar. İnançları söz, saz ve müziktir.

4) Osmanlı döneminde devletin askeri gücünün temelini teşkil eden Yeniçeri Ocağı’nın manevi kurucuları Bektaşiler iken, Kızılbaşlar iktidar nimetlerinden hiçbir zaman faydalanamamış ve dağlık alanlara sığınarak kapalı bir yaşam sürdürmüşlerdir.

5) Kızılbaş Pir Ocaklarının, Bektaşi Tekkesi arasında dini ibadetleri farklıdır.

6) Kızılbaş yol yürütücüleri, kutsal bir ocağa bağlı Seyyid soyundan geldiğine inanılan Reyber/Pir/Mürşid eliyle yürütülürken, Bektaşilikte, Kutsal Ocağa dayalı bir Pirlik kurumu yoktur...”

On binlerce sayfadan oluşan kaynaklardan alıntıladığımız “denizden damla” bu bilgileri, NimriDede’le aramızda geçen sohbetlerimizin birinde önemli saydığım ve irdelenmeye muhtaç “Alevilik” konusuyla ilgili bir anekdotla noktalayalım: “…Halil Öztoprak’la üç gün üç gece söyleştikten sonra, kendisine sordum:

-Üstat, bu kadar söz ettik ve tartıştık. Bunca güzel sözleri bir çuvala doldurup, bir fırıncıya gitsek, karşılığında bize bir ekmek verir mi?

Devam edecek

Öztoprak gülerek:

-Hayır… Vermez, dedi.

İlgilenenler bilir, Halil Öztoprak, Kur’an’da Hikmet-Tarihte Hakikat eserinde “Kur’an’ın toplama ve çoğalma zamanında Hz. Ali ile ilgili hakikatlerin bir kısmının çıkarıldığını ve değiştirildiği fikri, Halil Öztoprak’ın idam edileceğine dair söylenceler yaygın hale gelmiştir.

 

Sonuç: Alevi Kızılbaş damarından gelen şair ve ozanlarla, Bektaşilikten beslenen şairleri kesin çizgilerle ayırt etmek gerekir.Nimri Dede ve konuya ilişkin söyleyeceklerimi özetlersem, Nimri Dede’ye: “…Bu kadar ilim-irfan sahibi ve din konusunda oldukça birikiminiz var. Bunu neden yazmıyorsunuz” dediğimde; “İslâm dinine dair her hangi bir eleştiride bulunursanız, kökten dinci İslâmcılar tarafından katledilirsiniz”, diye yanıtlamıştı. Monoteistik dinler tarihi eğitimi gören,İbnür-Râvendî’nin takipçisi olan Turan Dursun’un,ve birçok aydının kökten dinci İslâmcılar tarafından ölümle tehdit edilmesi ve 90’lı yıllarda faili meçhul bir suikastler sonucu ölümler, Nimri Dede’nin sözlerini anımsattı!

 

“Ben de bir zamanlar baktım bakıldım

Nice yıllar bir kemende takıldım

O aşkı mecazla yandım yakıldım

Közde bir insan olmaya geldim

Serimi meydana koymaya geldim

Nimri Dede”

 

Gittikleri sonsuzlukta tüm Nimri’li saygın dostlarım ve büyüklerim toprağınca dinlensin;Devr-i daim,ruhları şadolsun.

 

Nimri köyü tarihine dair yorum yapacak kadar derin bir tarih bilgisine sahip değilim. ‘Sacayağı’ misali, Nimri, Bayındır ve Denizli köyleri birbirleriyle akraba-hısım-kirve olup çok sıkı ilişkileri vardır. Ayrıca komşu köylerle de tarihe dayanan dostlukları oldukça önemlidir. Unutmayalım, insan hikâyelerin kahramanları bizi oldukça etkiler.Nimri’li çok insandan duyduğum hikâyenin kahramanı Andiri’li Yahya Dayı ve Saracık’lı Kel Hasan’dı. Dostum Dr. Kenan Öztürk’ün arşivinden alıntıladığım iki anekdot, yukarıda anlatmaya çalıştığımız Nimri’nin komşu köylerle olan tarihi dostluklarını kanıtlamaktadır.

“…Dedemin evinin

 

 

Yıllardır sürdürülen, bu yıl köy muhtarlığı ve köy derneğinin düzenlediği “Ağaba Ziyareti Kurban Günü”nde haberimizin olmayışına doğrusu üzüldüğümü belirtmeden geçemeyeceğim.

 

Nimri köyüne en son uğradığım 2018 yılında,“Ağbaba Kurban Günü” tek kelimeyle mükemmel bir organizasyondu.Nimri Dayanışma Derneği Başkanı Mine Tan Dehmen tarafından Nimri’de, derneğin sanatsal etkinlikleri ve geleceğe yönelik tasarımları umut dolu ifadelerle anlatıldı. Sevgili Suna Dehmen’in verdiği bilgilerden, yedi adak, toplam sekiz kurbanın kesildiği ve bu lokmadan sekiz yüz kişinin yemek yediği güzel bir günün sonunda, dostlarım, Veysel ve Kenan Öztürk’ün evinin bahçesinde sanat havasında geçen çay sohbetimiz, deyim yerindeyse uzaktan gelmiş bir dervişin kırk yıllık anılarını hatırlamasıydı. Hizmetleri ve lokmaları Ulu Divan’da kabul görsün…

 

Gittikleri sonsuzlukta tüm Nimri’li saygın dostlarım ve büyüklerim toprağınca dinlensin; Devr-i daim, ruhları şad olsun…

 

 

-

(*) Ölmedi.

Faydalandığım kaynaklar:

1. A. Yaman,

2. Hüsnü Gürbay, Kızılbaşlık Kökeni Evrimi ve Felsefesi, Peri Yayınları,

3. Vecihi Timuroğlu, Dersim Tarihi, Yurt Yayınları,

4. Mehmet Bayrak, Kürt Sorunu ve Demokratik Çözüm, Öz-ge Yayınları,

5.Dr. Kenan Öztürk, Nimri Köyü notları.

 



Bu yazı 470 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
3845 Okunma
2906 Okunma
1880 Okunma
975 Okunma
916 Okunma
549 Okunma
528 Okunma
518 Okunma
495 Okunma
431 Okunma
427 Okunma
409 Okunma
375 Okunma
361 Okunma
315 Okunma
272 Okunma
266 Okunma
246 Okunma
5288 Okunma
4472 Okunma
4399 Okunma
4275 Okunma
4189 Okunma
4017 Okunma
3845 Okunma
3844 Okunma
3622 Okunma
2906 Okunma
1880 Okunma
1064 Okunma
1062 Okunma
1044 Okunma
988 Okunma
975 Okunma
923 Okunma
916 Okunma
895 Okunma
889 Okunma
871 Okunma
870 Okunma
817 Okunma
815 Okunma
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI